Ngorongoro, milyonlarca yıl önce patlayan bir yanardağın oluşturduğu kraterin içerisinde su dolmasıyla birlikte, yaban hayatın buraya gelmesi ve sonrasında da kalmasıyla oluşmuş, eşsiz bir koruma alanı. Burada yaklaşık 3.6 milyon yıl öncesine ait izlere bile rastlanmış! Ngorongoro Koruma Alanı hem doğal kaynakları korumak hem de turizmi canlandırmak amacıyla 1959 yılında kurulmuş, Afrika’nın 7 doğal harikasından bir tanesi olarak tanınıyor. Ayrıca burası UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alıyor.
Bu kadar eşsiz bir yerde hayvanların ne kadar çok olduğunu tahmin edebilirsiniz. Ngorongoro, dünyada hayvan yoğunluğu en fazla olan yerlerden bir tanesi olarak biliniyor. Burada nesli tükenmekte olan siyah gergedandan, inanılmaz fazla sayıda kuşa, birçok hayvan görme imkanı bulabilirsiniz. Buna ek olarak, dünyada en fazla aslan sürüsü burada bulunuyor. Ayrıca, Aralık-Mart ayları arasındaki Büyük Göç’te 2 milyondan fazla antilop (ve bunlara ek olarak zebra ve yüzlerce ceylan türü) buradan geçiyor.
Afrika’da ulaşım
Biz Ngorongoro’da Asilia Africa kamplarından bir tanesi olan The Highlands’de kaldık. Otel Ngorongoro Milli Parkı’nın içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla, siz gelmeden parkın girişinde belgelerinizin hazırlanmış olması lazım. Bizimkiler hazır olmasına rağmen sistemsel bir hata yüzünden orada çok uzun beklemek zorunda kaldık. En azından etrafımız babunlarla çevriliydi, onlarla vakit geçirmiş olduk.
Parktan girdikten sonra, otele ulaşmak öyle kolay değil ne yazık ki. Bir buçuk, iki saat kadar yol gidiyorsunuz. Giriş ile otel arası 70 km’miş. Fakat yol o kadar engebeli ve virajlı ki, biz çok zaman kaybettik diye şoförümüz hızlı gidince, kafamız allak bullak oldu.
Bu noktada Afrika ile ilgili söylemek istediğim şey, yollar beklenmedik şekilde uzayabiliyor, zaten bu tarz yerlerde toprak yollar var ve genellikle karanlık çökmeden sizi bir yerlere götürmek istedikleri için, herhangi bir sebepten gecikme olduğu zaman, bu yolculuğunuza yansıyor. Yani, yolculuklar her zaman çok keyifli değil. Fakat gittiğiniz yerler o kadar etkileyici ki, yol boyunca mutsuz olup söylenseniz de, vardığınız anda tüm problemleri unutup mutlu oluyorsunuz. En azından bize öyle oldu 🙂
Ngorongoro’daki otelimiz: The Highlands
Bahsettiğim uzun yolculuktan sonra otele vardığımızda çok sıcak bir karşılama bizi bekliyordu. Otel çalışanlarının hepsi çok tatlı ve ilgiliydi. Odalar ise çok ilginçti. Genellikle bu tür yerlerde hep çadırlarda kalınıyor, dolayısıyla çadır olduğunu ayrıca anlatmama gerek yok. Fakat, buradaki odaların ilginç olmasının sebebi çadırların tipi. Biz otele en yakın çadırda kaldık, bir aşağımızdaki çadır bile 6-7 dakikalık yürüme mesafesinde. Aslında bu çok uzun gibi gözükmese de karanlıkta tek başınıza yürüyemediğiniz için (hangi hayvanın geleceği belli olmuyor çünkü) uzunmuş gibi hissettiriyor.
Biz Mart ayında gittiğimiz için geceleri odanın soğuk olmasıyla ilgili birkaç problem yaşadık. Soğuk ve yolun çok uzun olması dışında (safari yaptığınız kısma gitmek için bile 1 saatlik bir yol gitmeniz gerekiyor) her şey çok keyifliydi. Ayrıca safari dışında kraterde doğa yürüyüşü ve Maasai köylerine ziyaret gibi aktiviteler de yapabilirsiniz.
Masai köyleri
Ngorongoro kraterinin en önemli özelliklerinden bir tanesi de içerisinde Masai köylerini barındırması. Masailer Tanzanya’da yer alan 125 kabileden bir tanesi. Eski zamanlardan kalma, bizlere kıyasla çok yabancı bir hayat sürüyorlar.
Masailer, hayvancılıkla geçiniyorlar. Sabahtan ineklerini ve tabi diğer hayvanlarını kaldıkları yerden çıkarıyorlar, inekler zebralarla iç içe otluyor, uçsuz bucaksız, yemyeşil arazide rahatça dolaşıyorlar. Akşam olunca da kendileri evlerine dönüyorlar. Safari yapmak için otelden çıktıktan sonra, bu köylerin önünden geçiyorsunuz, gerçekten çok etkileyici… Masailer hakkında daha detaylı bilgi için Masai yazısına göz atabilirsiniz.
Kraterde Safari Deneyimi
Safari zaten her anlamda çok etkileyici bir deneyim. Fakat, Ngorongoro Milli Parkı’na girdikten sonra harika bir doğanın etrafınızı çevrelediğini ve binbir çeşit hayvanla birlikte bir çukurun içinde kaldığınızı hissediyorsunuz, bu da tüm deneyime farklı bir his katıyor.
Bahsettiğim gibi özelliklerinden dolayı Ngorongoro’da farklı farklı hayvanlar bulunuyor. Mesela parka girer girmez, çok nadir olduğu söylenen ve daha önce hiç görmediğim ‘serval cat’ ile karşılaştık!
Ayrıca, bir sürü aslan görme imkanı bulduk. Bir grup dişi aslanın erkek bir aslanı kovaladığını gördük. Sonradan rehberimizin söylediğine göre: dişi aslanlar çocuklarının yanına erkek aslanları asla yaklaştırmazmış, çünkü erkek aslanlar kendi yavrusu olmayan yavruları (bazen de kendi yavrularını) öldürürlermiş.
Çok ilginç kuşların, bir sürü filin yanı sıra iki tane siyah gergedan gördük ki dünyada yaklaşık 5000 tane siyah gergedan olduğunu düşünürsek gerçekten çok şanslıyız.
Bu arada kraterin içinde zürafa bulunmuyor, çünkü pek fazla uzun ağaç yok.
Buradaki rehberimizden öğrendiğim bir başka bilgi de, fillerin kulaklarıyla değil ayaklarıyla duyduğu. Kulaklarını sadece serinlemek ve sinekleri kovmak için kullanıyorlarmış.