Ana sayfa Ülkelerİtalya Masal Gibi Bir Yolculuk: Milano

Masal Gibi Bir Yolculuk: Milano

yazan Berrin Çoban

Size kristallerle kaplı bir şatonun balkonundan yazıyorum. O kadar güzel bir terası var ki. Ve bir de bir müzik var. Kulaklarımdan hiç gitmiyor ve bana çok farklı şeyler hissettiriyor. Çocukluğumda dinlediğim masallarda buluyorum kendimi. Bu şatoda koşuyor, özgürlüğümü iliklerime değin hissediyorum. Evet bu benim şatom, bu benim masalım ve ben olabildiğince özgürüm.

Masalıma hoşgeldiniz! Şimdi sizi Opole’den Milano’ya götüreceğim. Bu yolculukta bizlere hissettiklerim eşlik edecek. Müziğin sesini açın! Başlıyoruz 🙂

Nasıl Gittik?

Erasmus’un enerjisi bambaşka! Kısa sürede görebileceğiniz en fazla sayıda ülkeyi ziyaret etmek istiyorsunuz! Ben de benim gibi düşünen,  farklı toplum yapılarını merak eden bir grup arkadaşımla İtalya, Milano’ya gittim.

Opole’de Erasmus yaptığım ve orada havaalanı olmadığı için öncelikle trenle Katoviçe’ye, oradan da uçakla Milano’ya gittik. Burada hatırlatmak istediğim iki önemli konu var: Covid-19 aşı bilgilerinizin olduğu aşı kartınızı (Hayat Eve Sığar uygulamasından indirebilirsiniz) yanınızda bulundurmanız gerekiyor. Biniş kartınız (boarding pass) ve pasaportunuzu da yanınızda bulundurmayı unutmayın! Ayrıca, uçak biletinizi alınca sadece el bagajı hakkınız varsa ekstradan çanta götürmemenizi tavsiye ederim.

Biz de tüm belgelerimizi hazırladıktan sonra yola koyulduk. Uçağımız sabah 06.00’daydı. Bu yüzden Opole’den 21.00’da trene bindik. Katoviçe’ye 22.30 civarında vardık. Tren istasyonun alt katında otobüs terminali vardı. (Bu büyük bir şans. Ama aktarma yaptığınız tren istasyonunda otobüs terminali yoksa endişelenmeyin çünkü havaalanına giden otobüsler genellikle şehrin her noktasında oluyor.) Havaalanı biletlerimizi de aldıktan sonra havaalanına gittik, yaklaşık bir buçuk saat yolculuk yaptıktan sonra da Milano’ya vardık.

Milano

Milano tarihi dokusu ve büyüleyici mimari yapısı ile insanı etkisi altına alan harika bir şehir. Uçaktan indiğimiz ilk andan itibaren şehrin büyüsü ruhumu sardı. İnsanları o kadar pozitif ki hiç tanımadığınız insanlara selam verirken buluyorsunuz kendinizi.

Biz aslında Bergamo havaalanında indik. Burası ne yazık ki Milano’da değil. Havaalanından çıktıktan sonra sizi şehrin merkezine götüren otobüsler var. Biz bu otobüslerden birine bindik ve yaklaşık kırk dakikalık bir yolculuğun sonunda, 10 Euro ödeyerek Milano merkeze vardık.

Biz uzun süreli kalacağımızdan Orange Flex hattı aldığımız için Avrupa ülkelerinin tamamında internetimiz vardı. Ayrıca bu hat, yurt dışı kullanımları için 3 GB hediye ediyor. Dolayısıyla, uzun süreli Avrupa’da kalmayı planlayanlar veya benim gibi Erasmus yapacaklar için tercih edilebilir bir hat 🙂

Merkeze vardığımızda otelimizi bulduktan sonra metro veya tramvaylarda kullanabileceğimiz ve üç gün geçerli olan bir bilet aldık. Biletin fiyatı 12 Euro’ydu ama çok işimize yaradı çünkü metro çok sık kullanılıyor.

Nerelere Gittik?

Duomo di Milano

Daha önce Milano’ya gitmiş veya Milano’yu önceden araştırmış herkesin bildiği görkemli bir Katedral vardır. Bu katedral dünyanın en büyük dini gotik yapılarından biri. Yapım süreci oldukça uzun zaman süren Duomo di Milano bizim de ilk durağımız oldu.

Katedrali gördüğüm o ilk an o kadar büyüleyiciydi ki… Bahsettiğim kristallerle kaplı şatom aslında bu katedraldi. Katedralin çevresinde şarkı söyleyen, enstrüman çalan insanlar, kristallerle kaplı ihtişamlı katedrali zihninizde farklı boyutlara taşımanızı sağlıyor. Ben o an, bu devasa katedrali bir şato olarak tasvir etmiş ve dinlediğim masalların içinde bulmuştum kendimi…

Neredeyse Milano’nun simgesi haline gelen bu katedrali ziyaret etmenizi kesinlikle öneririm.

Galleria Vittorio Emanuele II

Duomo Katedrali’ni ziyaret edecekseniz eğer Vittoria Galerisi’ni de ziyaret etmelisiniz!

Bu devasa galeri Duomo Katedrali’nin hemen yanında yer alıyor. Çatı kısmı kubbe şeklinde olan bu galerinin içinde dünyaca ünlü markaları ve İtalyan mutfağının önde gelen restoranlarını görebilirsiniz. Mimari yapısı ve dokunuşları oldukça farklı ve güzel olan bu galeride farklı ülkelerden veya farklı kıtalardan renkler de bulabilirsiniz.

Ayrıca içinde zamanında İtalya’ya başkentlik yapmış üç kentin arması bulunuyor. Bu kentlerden biri olan Torino boğa simgesi ile temsil ediliyor. Boğa simgesinin olduğu alan her zaman kalabalık oluyor. Çünkü boğa simgesinin etrafında üç kez dönmenin şans getirdiğine inanılıyor ve herkes bunu yapmaya çalışıyor!

Navigli Bölgesi

Milano’dan sonra Venedik’e de gitmek istiyor fakat gidemiyorsanız (tıpkı bizim gibi :)) Venedik’e benzer bu harika yeri gezmenizi tavsiye ederim. 

“Küçük Venedik” olarak da tarif edebileceğim bu bölge, renkli yapısı ve şehrin ortasından geçen küçük nehri ile gerçekten olağanüstü. Adım attığınız ilk andan itibaren renkli sokaklar, vintage kumaşlar ve mutlu insanlar dikkatinizi çekecek. Birçok güzel restoran, kafe ve sahafın bulunduğu Navigli Bölgesi beni bir hayli etkiledi.

Brera Sanat Galerisi (Pinacoteca di Brera)

İçerisinde çok sayıda ünlü ismin imzasını taşıyan eserler bulunan bu galeri. Bu eserler giriş kısmında daha çok heykeller oluyor. Orta avluda ise elinde kılıç olan bir heykel figürü karşımıza çıkıyor. Bu heykel,  Antonio Canova’nın Roma’da  yaptığı “Napolyon” heykeli. Ve oldukça güzel. Biz içeriye giremedik ama orta avlusu ve girişi bile etkilenmeme yetti. Burayı da ziyaret etmenizi öneririm.

Cimitero Monumentale di Milano

Son olarak da size hetrotopik bir mekan olan bir mezarlığı öneriyorum. Milano’nun en büyük iki mezarlığından biri olan Cimitero Monumentale sanatsal mezarların ve anıtların olduğu olağanüstü bir yer. Oldukça büyük bir alana sahip olan bu mezarlıkta; acının sanat ile dışavurumunu görebilirsiniz. Her mezarın başında bulunan ve acı çeken heykeller bunun oldukça güzel bir örneği. Bildiğimizin dışında olan bu mezarlığa gitmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. İnceleyecek çok eser, düşünecek çok konunun olduğunu göreceksiniz.

Milano’ya gitmeyi düşünüyorsanız ücretsiz turlara da katılabilirsiniz. Bu turlara katılmak istiyorsanız eğer gitmeden önce araştırıp, rezervasyon yapabilirsiniz. Milano için iki gün oldukça kısıtlı bir zamandı. Gitmek gibi bir isteğiniz varsa önceden güzel bir planlama yapıp, tarihi dokuyu araştırmanızı tavsiye ederim. Ayrıca Milano modanın başkentlerinden. Çok güzel ve çok büyük mağazalar bulabileceğiniz, yolda çok şık giyimli insanlarla karşılaşabileceğiniz harika bir yer. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu güzel yere veda etmek de oldukça zor oldu.

Kristallerle kaplı şatoda başlayan bu güzel masalın ne yazık ki sonuna geldik. Sizleri kucak dolusu selamlıyor, sonu güzel biten nice masallar dinlemenizi diliyorum…

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın