Ana sayfa ÜlkelerPolonya Polonya Yolcusu Kalmasın!

Polonya Yolcusu Kalmasın!

yazan Berrin Çoban

Uzunca bir aradan sonra tekrar sizlerle olduğum için çok mutluyum! Bugünkü yazımda sizlerle Polonya’ya ilk gelme anımı, hissettiğim duyguları ve ilk geldiğimde neler yaptığımı paylaşacağım. İlk defa yurt dışına ayak basmış bir kızın hikayesini merak ediyorsanız atlayın! Gidecek çok yolumuz var! 

İlk olarak; 26 Ağustos Çarşamba günü vize randevusu için Vfs Global  İstanbul-Beyoğlu şubesine gitmiştim.(Vize sürecimi önceki yazımda detaylı olarak anlatmıştım.) Heyecanlı ve stresli bir bekleyişten sonra 16 Eylül’de pasaportum geldi. Pasaportum geldiği gibi içine baktım ve zorlu sürecin sona erdiğini gördüm. Vize başvurum kabul edilmiş, beş ay boyunca Schengen bölgelerine rahatlıkla gidebileceğim vizem gelmişti. O an Erasmus yapacağımı gerçek anlamda hissetmiştim çünkü bazı belirsizlikler yok olmuştu. Antalya’dan Katowice’ye aktarmasız giden bir uçak buldum ve biletimi hemen aldım. Artık hayatımın belki de dönüm noktası olacak tarih kesinleşmişti: 29 Eylül! Bu tarih benim ilk defa yurt dışına ayak basacağım tarihti. Biletim de hazırdı. Bavulumu da hazırladıktan sonra her anlamda hazırdım. Hikaye başlıyor. Siz de hazır mısınız? Polonya yolcusu kalmasın! 

Yolculuk

İki aktarmalı otobüsten sonra iki arkadaşım ile birlikte gece üç civarında Antalya’daydık. Uçağımız TR saati ile sabah 08.00’daydı. Antalya’da merkezde bir yerde indik ve hemen bir taksiye binip havaalanına gittik. Havaalanında dış hatlar bölümüne gittiğimizde çok şaşırmıştım çünkü beklediğimden de kalabalıktı. Yorgun ve uykusuz olduğum için havaalanında dinlenirim diye düşünmüştüm ama ne yazık ki kısa süre içerisinde bunun bir hayal olduğunu anladım. Çünkü check-in işlemi için sıraya girdik ve inanır mısınız sıra hiç bitmedi 🙂 Tabi o sırada beklerken yorgunluk ve uykusuzluk ile birlikte ufak bir endişe de oluyor. “Belirlenen kg sınırını aştım mı acaba?” sorusu zihnimi sürekli meşgul etti. Çünkü aştığında ek ücret ödemeniz gerekebiliyor. Bu da Euro cinsinden olduğu için biraz maliyetli olabiliyor. Bu sebeple Erasmus yapacaksanız eğer, bu tür küçük noktalara dikkat etmenizi öneririm:)

Her neyse bu kısımları geçelim çünkü heyecanlı an başlıyor 🙂  Sıra bir şekilde bitti ve uçağa doğru yürümeye başladık. Ufak bir pasaport ve yurt dışı çıkış pulu kontrolünden sonra uçak karşımda duruyordu. Beni hayallerime yaklaştıracak uçağa bindik ve her şey başlamış oldu! 

Polonya’ya varış

İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra indik. Bizi soğuk bir hava karşıladı. Önceden Polonya’nın çok soğuk olduğunu duyduğum için yanıma bir mont almıştım. Siz de Erasmus yapacağınız ülkeye gitmeden önce o ülkenin hava durumuna önceden bakın mutlaka. Havaalanından merkeze kadar giden bir otobüs bulduk ve otobüse bindik.

Aslında orada taksiler de var fakat havaalanı ve şehir merkezi arasında uzun mesafeler olduğu için biraz maliyetli olabiliyor. Taksi, bavullarımız ile birlikte bizi 80 Euro’ya götüreceğini söyledi. Otobüs için ise sadece 6 zloty ödedik. Bu yüzden civarlarda şehir merkezine giden otobüsler bulursanız onlara binmenizi tavsiye ederim. İlk günden hibelerinizi bitirmek istemezsiniz 🙂

O ilk an belki de çoğu Erasmus öğrencisi için çok farklı bir andır. Çünkü telefonunuza yeni bir saat dilimi ekleniyor ve mobil hattınız servis dışı oluyor. Hiç bilmediğiniz bir ülkede telefonunuzun etkisiz hale gelmesi zor dakikalar yaşatabiliyor. Ama endişelenmeyin! Otobüslerin içinde genellikle Wi- Fi oluyor. Ve kısa bir süre için de olsa ona bağlanıp ailenize vardığınıza dair haber verebiliyorsunuz. O an benim için unutulmaz bir andı. İki günlük yolculuktan sonra Wi-Fi olduğunu öğrenmem ilaç gibi gelmişti. Hemen telefonumu bağladım ve ailemi Whatsapp üzerinden aradım. Vardığımı onlara söyledikten bir süre sonra şehir merkezine gelmiştik. Otobüsten indik ve gideceğimiz yere tren bileti aldık. (Gideceğim yer daha küçük bir kent olan Opole’ydi. Katowice- Opole arası trenle bir saat. Yanımda Euro cinsinden para vardı havaalanında bulunan bir Kantor’da onu Zloty’ye dönüştürdüm. Bu arada bir saatlik tren yolculuğu için de sadece 14 zloty ödedik. Gerçekten uygun bir tutar.)

Trene bindik ve Polonya sınırları içerisinde olduğumuzu o an idrak edebildik. Trenin içi oldukça güzeldi. Geçtiğimiz her yol yemyeşildi. Tıpkı masallardaki gibi! Ara ara bu yeşilliğe renkli evler de eşlik ediyordu. Polonya’nın mimari yapısının Türkiye’den farklı olduğunu o an anladım. Güzel bir dinlenmeden sonra Opole’ye vardık. Geriye sadece kalacağımız yurdu bulmak ve yerleşmek kalmıştı. Kısa bir dinlenmeden sonra taksiye bindik ve kalacağımız yurdun ismini söyledik. Taksici adam oldukça eğlenceli ve sıcak biriydi. “Peki nasıl anlaştınız?” dediğinizi duyar gibiyim 🙂 Polonya’da genellikle yaşlılar dışında çoğu kişi İngilizce biliyor, dolayısıyla İngilizce konuştuk. Mağazalarda, kafelerde Lehçe bilmezseniz de İngilizce konuşarak anlaşabiliyorsunuz.

Güzel ve kısa bir yolculuktan sonra yurda vardık. Opole oldukça küçük bir yer. Bu sebeple her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Taksi yolculuğumuz sekiz dakika falan sürdü. Buradaki yurt anlayışı da Türkiye’deki yurt anlayışından oldukça farklı. Öncelikle buradaki yurtlar genellikle karma (kadın-erkek karışık) oluyor. Ayrıca her katın kullanabileceği bir mutfak ve duş kabinleri oluyor. İlk başta çok şaşırsam da bu yurt düzenine yavaş yavaş alıştım. Her neyse; odamıza yerleştikten sonra bir şeyler yemek için yakınlarda olan alışveriş merkezine gittik. Orada kebab olarak isimlendirilen fakat dürüme benzer bir şey yedik. Tadı ilk aşamada tuhaf geldi. Ayrıca menüde ayran yazıyordu. Yurt dışına ilk defa giden bir Türk olarak ayranı gördüğüm an çok sevindiğimi itiraf etmeliyim 🙂 Gurbetteki ilk günümün verdiği ağırlığı hafifletmişti sanki! Bu arada AVM’de de ücretsiz Wi-Fi vardı. Ve bu, ilk gününü yaşayan bir Erasmus öğrencisi için nefes almak kadar önemli bir hale gelebiliyor. Çünkü insan yabancı hissettiği bir dünyadan yerel olduğu bir dünyayla irtibat halinde olmak istiyor…

Benim ilk gün deneyimim, hissettiklerim bu şekildeydi. Duyguları kelimelerle ifade etmek gerçekten zor. Özellikle ilk gün hissedilen aidiyetsizlik, duygusallık ve uzak hissetme durumunu kelimelerle anlatmam oldukça zor. Ama şunu da bilmelisiniz ki ilk gün geçiyor ve yeni günler sizi bekliyor. Yeni şeyler öğreneceğiniz, yeni bir dile algılarınızın açılacağı, yeni bir kişi olacağınız çok güzel günler… Bu sebeple böyle bir imkanınız varsa sonuna kadar mücadele edin derim. Farklı bir dünyanın var olduğunu gözlerinizle görmeniz gerekiyor! Farklı ve oldukça özel bir dünya…  Hepinize farklı dünyalarda nefes alacağınız güzel günler diliyorum…

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın