Ana sayfa Hayvan Dostu Ahmetçe Köyü’nde Bir Cennet: Simurg Inn

Ahmetçe Köyü’nde Bir Cennet: Simurg Inn

yazan Melis Büyükerk

“Senin içinde bir can var, o canı ara. Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara.”

Mevlâna 

Simurg Inn, Mevlâna’nın bu sözlerinden yola çıkarak ve adını ruhun yücelmesi ile yaşarken yeniden doğuşu simgeleyen Simurg’dan alarak kurulmuş. Simurg’un bir başka önemli anlamı da, kendini aramayı simgelemesi. Kısacası, buraya geldiğiniz zaman muhteşem bir manzara, doğa ve hayvanlar ile baş başa kalıyor, kendi içinize dönüyorsunuz.

Ahmetçe Köyü

Ayvacık’ın tepelerinde bir köy olan Ahmetçe Köyü’ne İstanbul’dan yaklaşık dört-dört buçuk saatte ulaşabiliyorsunuz. Nispeten kısa bir mesafe olmasına rağmen ulaştığınızda, bambaşka bir yere gelmişsiniz duygusu sizi hiç bırakmıyor.

Ahmetçe Köyü henüz keşfedilmemiş, ya da yeni yeni keşfediliyor diye düşünebileceğiniz bir yer. Taş evler, harika manzaralar, toprak yollar…

Köy yolları biraz dar ve engebeli, bu sizi korkutmasın. Özellikle karanlıkta ne tarafa gideceğinizi biraz karıştırabiliyorsunuz ama köydeki herkes çok tatlı, hemen size nereden gideceğinizi gösteriyorlar. Zaten yolu navigasyonla da bulabiliyorsunuz.

Simurg Inn

Otelin kapısından girdiğiniz anda huzurlu bir yere geldiğinizi anlıyorsunuz. Gerçi ben uzun zamandır buraya gelmek istiyordum ve Instagram’dan burayı takip ediyordum. En sonunda fırsat bulunca da çok mutlu oldum.

Samimiyetle söyleyebilirim ki burası, aynı fotoğraflarda gözüktüğü gibi huzurlu, sakin, doğa ve hayvanlarla iç içe vakit geçirebileceğiniz bir yer.

Otelin 8 odası var. Hepsi birbirinden zevkli dekore edilmiş ve gayet geniş. Biz Hüthüt’te kaldık, odadaki her detaya bayıldık. Ayrıca, yeşilliklerin arasından deniz gören bir de terasımız vardı.

8 oda olduğu için yer bulmak pek kolay olmayabiliyor, o yüzden önceden rezervasyon yaptırmak lazım.

Kahvaltı saat 9’dan itibaren başlıyor ve 11’e kadar devam ediyor. Biz kahvaltıya bayıldık! Her şey doğal, bahçeden toplanmış domatesler, biberler, kekikler, maydanozlar… Karadeniz’den gelen o tereyağ… Köy ekmekleri ve daha bir sürü şey… Hepsi birbirinden lezzetliydi. Bunlara ek olarak yumurtanızı istediğiniz şekilde tercih edebiliyorsunuz, yumurtalar da ayrıca lezizdi. Ben normalde pek sevmememe rağmen burada keyifle yedim. Hele bir de kahvaltıyı muhteşem bir manzara karşısında yapmanın keyfi kesinlikle bir başka.

Öğle ve akşam yemekleri için ise durum biraz daha farklı. Her gün belirli bir şey çıkıyor ve onu yemeniz gerekiyor, saat 8 civarı yiyebiliyorsunuz. Akşam yemekleri kişi başı 300 TL* ve buna içecekler dahil değil. Biz bir akşam burada yedik, yediklerimiz gayet lezzetliydi.

İsterseniz yemek için Simurg Sea’ye de gidebiliyorsunuz, orada menüden yemeğinizi seçebiliyorsunuz ve istediğiniz saatte yiyebiliyorsunuz.

Eğer otelde yemek yemek istemezseniz size birçok öneri yapıyorlar.

Otelin sahibi Dilara Hanım başta olmak üzere, oteldeki herkes çok tatlı. Bize kendimizi sanki yıllardır buraya geliyormuş gibi hissettirdiler. Zaten daha oradayken, kendimizi sürekli bir daha ne zaman geliriz diye konuşurken bulduk.

Bu arada otele 12 yaş altı çocukları kabul etmiyorlar. Bu konuyla ilgili birkaç şikayet alsalar da böyle bir kural olmasının en önemli sebebi otelde çocuklar için tehlikeli alanlar olması.

Otel Ahmetçe Köyü’nde, yani tepede yer alıyor. Bu yüzden, denize girmek için (Simurg Sea’de giriliyor) 10 dakikalık bir araba yolculuğu yapmanız gerekiyor.

Dilara Hanım ile sohbet ederken Simurg Inn’e gelmek için en güzel zamanların Mayıs ve Eylül, Ekim, Kasım hatta Aralık ayları olduğunu söyledi. Ekim-Kasım özellikle çok tercih edilen zamanlar.

Ayrıca etrafta gezilecek muhteşem yerler varmış, eğer bu taraflara gelecek olursanız, Dilara Hanım’a nereye gidelim diye sormayı unutmayın.

*Bu fiyat bizim gittiğimiz tarihler için geçerli. Yemek fiyatları farklılık gösterebilir, otele gittiğiniz zaman sormanız daha uygun olacaktır.

Simurg Sea

Denize Simurg Sea’den giriliyor. Biz ilk gün denize indiğimizde deniz o kadar dalgalıydı ki girmek istemedik. Öte yandan orası o kadar keyifliydi ki ne kadar oturduk hatırlamıyorum.

Bir de burada harika bir karadut suyu içtim, mutlaka tavsiye ederim!

Ertesi gün çok da heveslenmeden gittiğimizde deniz dümdüzdü ve o kadar güzeldi ki! Böyle serin serin… Sanıyorum bu seneki son denize girişimiz o oldu 🙂

Burada da bir öğlen yemek yedik. Köfte, anne kızartması ve yeşil salata. Hepsi çok lezzetliydi.

Simurg Inn’de olduğu gibi Simurg Sea’de de çalışan herkes çok tatlıydı.

Hayvan Dostu

Simurg Inn benim şu ana kadar kaldığım en hayvan dostu otel diyebilirim. Hem çalışan herkes hem de otelde kalan herkes tam anlamıyla hayvan dostuydu. Zaten hayvan dostu olmayan, özellikle de köpek sevmeyenler için buraya gelmek çok doğru bir tercih olmayacaktır.

Biz Pia ve Sophie ile gittik. Pia ilk defa böyle bir yere geldi ve çok eğlendi. Gerçekten onlar için de daha rahat ve özgürce dolaşacakları, oynayacakları bir tatil olamazdı.

Laika, Bella, Wana, Wabi, Kek (ve biz gittiğimizde bebek Laika da vardı) ile o kadar keyifli vakit geçirdik ki!

Ben otele dair hiçbir şey görmeden önce, onları gördüğüm an buraya bayıldım zaten. Dilara Hanım’ın da köpeklerine bakarken ve onlar ile ilgili konuşurkenki sevgisini hissedince tam kendime göre bir yer bulduğumu anladım 🙂

Bizimkiler arada havlasa da, diğer tüm köpekler çok uysaldı. En sonunda birbirlerine alıştılar zaten.

Özetle;

Biz Simurg Inn’de geçirdiğimiz her saniyeden çok keyif aldık. Şehirden uzak, muhteşem bir manzara eşliğinde, huzurlu, doğayla iç içe ve hayvanlarla birlikte vakit geçirmek isterseniz burası tam size göre!

Instagram: @simurginn

Websitesi: www.simurginn.com

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın