Ana sayfa Kültür - Sanat Adventure Time: Sürreal ve Rengarenk Bir Evren

Adventure Time: Sürreal ve Rengarenk Bir Evren

yazan Derin Tekin

Herkesin hafızalarında yer edinen, unutamadığı seriler vardır. Kimi için Game of Thrones, Breaking Bad, Futurama; kimi için The Sopranos, Six Feet Under veya Rick and Morty. İzlerken her şeyi unutur, kendinizi bir karakterle veya serinin dünyasıyla özdeşleştirirsiniz.

Bu yazımda sizlere benim unutamadığım ve içinde yaşamak istediğim bir seriden bahsetmek istedim: Adventure Time.

Bu seriden kabaca 2018 yılında son sezonuyla ekranlara veda eden animasyon dizisi olarak bahsedebiliriz aslında. Ama izlerken çok daha fantastik bir evrene adım atıyorsunuz. Post-apokaliptik bir dünyada sihirli konuşan köpekler, ölümsüz rock’n roll vampir kraliçeler, prenses kaçıran krallar, çığlık atan psikopat limon insanlar, şekerden yapılmış kent sakinleri ve konuşan tekboynuzlu atlar. Bu alışılmadık karakterler, Ooo adı verilen esrarengiz ve sürreal bir dünyanın olmazsa olmazları.

Ana karakterimiz ise Fin adında alçakgönüllü bir çocuk. Hikayenin evreni Ooo’da yaşayan 12 yaşındaki son insan Fin, konuşan ve şekil/boyut değiştirebilen köpek dostu Jake ile beraber krallığı her türlü kötülükten korumak için maceralara atılıyor. Bu fantastik seri, bir yandan Fin’in olgun bir genç adama dönüşüm hikayesini de anlatıyor. İlk birkaç sezon Fin’in yaşamına ve Ooo’nun en tanınan kahramanına dönüşmesine, Ooo’nun topraklarında çeşitli alanları yöneten birçok prensesle arkadaş olmasına odaklanıyor. Üstelik rengarenk bir dünya içinde!

Adventure Time şuana kadar izlediğiniz her şeyden çok farklı. Neden mi?

1. Budist tarzı bir sonsuz tekrarlar felsefesi üzerine kurulu – ölümden yeniden doğuşa, kaostan düzene, sonra tekrar kaosa geçiş gibi sonsuz bir döngü.

2. En güçlü yanlarından biri, karakterlerin her yeni sezonla yaşlarının ilerlemesi ve olgunlaşmaları. Bu sayede geçmişlerinden dersler çıkararak gelişen ve öğrenen karakterlerle yola devam ediyorsunuz.

3. Tatmin edici çelişkiler her daim bir araya geliyor. Saçma olduğu kadar derinlikli, serbest çağrışım ile ilerliyor ama anlaşılması güç bir şekilde planlı bir senaryoya sahip, olgun ancak masum. Çok iyi yerleştirilmiş bir denge üzerine kurulu.

4. Her bölümle Ooo’nun dünyasıyla ilgili yeni bulgular keşfediyorsunuz. Hikaye, uzun yıllar önce meydana gelen bir nükleer savaşın (Mushroom War) bir medeniyeti yok etmesinden sonra sihrin dünyada tekrardan ortaya çıkmasıyla başlıyor.

5. 2 kelimede ana özellikler – “gerçeküstü” ve “trippy” kelimeleri. Anlamsızlığı, fantastik elementleri ve bariz rastlantısallıkları tuhaf olduğu kadar seriyi ilginç hale getiren bir karışıklık yaratıyor. Dizinin gerçeküstücülüğü aslında bildiğimiz sürrealitenin çok daha işlenmiş ve ağırbaşlı hali. Aslında tüm kaygılara ve umutlara işaret eden ve canlı hissetmemizi sağlayan hisleri de bu şekilde izleyicisine aktarıyor. İnsani durumları merkezine alıyor – kimlik problemleri, ilişki arzusu gibi – ve onları hayallerin renkleriyle dolduruyor.

6. Cinsiyet ve kimlik konularına eğiliyor. Adventure Time belirsiz cinsiyetleri olan karakterlere sahip. Jake gibi kendini güzel hissetmek için ara sıra makyaj yapan erkek karakterleri var. BMO’nun cinsiyet zamirleri ise düzenli olarak değiştiği için cinsiyetini hiçbir zaman anlayamıyorsunuz. Bunların yanında, çok aktif rolleri olan, her biri çok yönlü, kusurlu olduğu kadar harika bir grup dişi karakterlere de yer veriyor – Prenses Bubblegum, Şeker Krallığı’nın entelektüel yaratıcısı ve bilimsel dahi; Vampir Kraliçe Marceline, punk-rock yarı şeytan, havalı olduğu kadar belalı; Güçlü Susan, yapılı olduğu kadar nazik bir cyborg. Elbette serinin düşünceliliği sadece cinsiyetlerle sınırlı değil.

7. İzleyicilerine kayıp, romantiklik, nezaket ve duygular ile yaş almaya dair konular sunuyor. Tüm alışılmadık yanlarına rağmen oldukça tutarlı bir dünya düzeni var. Ooo’nun mantığı belki biraz farklı olabilir ama serinin mantık akışını düzenli olarak takip edebiliyorsunuz. Doğanın kanunu dört element (ateş, buz, şeker ve sümük) üzerine kurulu. Başlangıç hikayelerine sahip bir mitolojisi ve keşfedilebilen bir  evrene sahip. Aynı zamanda şefkat ve içgörü temelli duygusal tutarlılığı her daim hissediyorsunuz.

8. Parlak renklerin öne çıktığı bir estetiğe sahip. Gökkuşaklarının özgürce ve sıkça kullanıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Her ne kadar yüzeyi tamamen şekerden bir dünya olsa da, aslında altında karanlık bir tarafı da mevcut.

9. Kötü karakterlerin çoğu özünde kötü değil. Aslında sadece yaşadıkları korkuların ve acıların etkisiyle zarar görmüş bireyler. Örneğin; serinin ilk antagonisti Buz Kralı (Ice King) aslında en can alıcı, karmaşık ve trajik bir hayata sahip karakterlerden biri.

When bad things happen, I know you want to believe they are a joke, but sometimes life is scary and dark. That is why we must find the light.” BMO

10. Neredeyse her bölümde salyangozlar gizleniyor, çoğunlukla da biz izleyicilere el sallarken görünüyorlar! Seriyi izlerken bu bilgiyi hatırlayarak bölümlerdeki salyangozları bulmaya çalışabilirsiniz.

11. Jenerik çok şey söylüyor. Yukarıda nükleer savaştan bahsetmiştik. Jeneriği dikkatle izlerseniz, Prenses Bubblegum’ın ağaçta asılı duran tılsımından, etraftaki nükleer bomba kalıntılarına kadar birçok detayı fark edebilirsiniz.

12. En tuhaf yanlarından biri ise post-apokaliptik bir dizi olması. Sezonları izledikte Mushroom War ile ilgili detaylar toplayabiliyorsunuz – insanlığın yok oluşu, mutasyonlar gibi – ve tüm bu detaylar ışığında serinin yapımcılarının bir plan üzerinden ilerlediğini varsayıyoruz. Ama aslında serinin post-apokaliptik teması tamamen kaza eseri ortaya çıkıyor. Bir bölümde buzulun içinde donmuş olarak 21.yüzyıldan iş adamları keşfediliyor. Kulağa ne kadar saçma gelse de bu detay serinin tüm geleceğine yön veriyor.

13. Serinin en önemli bir diğer detayı ise müzikleri. Karakterler ne zaman yoğun bir duygusal an yaşasalar, kendilerini şarkı söyleyerek ifade ediyorlar. Tuhaf ve sürreal diyorduk, değil mi?

14. Teorilerden bir demet. Ooo gibi karmaşık ve karanlık bir dünya, karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerinden başlangıçlarına kadar birçok farklı fan teorilerinin oluşmasına da alan açıyor.

Zaman zaman komik, zaman zaman ciddi ve zaman zaman üzücü… İzleyecek yeni bir dizi arayışındaysanız mutlaka bir göz atmanızı öneririm. Umarım sizler de Adventure Time’ı benim kadar seversiniz!

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın