Ana sayfa ÜlkelerKenya Sıradışı Bir Seyahat: Kenya

Sıradışı Bir Seyahat: Kenya

yazan Melis Büyükerk

Afrika benim için her zaman çok merak uyandırıcı ve heyecan verici bir kıta olmuştur. Bu yüzden Afrika’ya yaptığımız seyahatlerin her birinin yeri benim için çok ayrı. Daha önce Tanzanya’da edindiğimiz bilgiler ve biriktirdiğimiz anıların üzerine, Kenya seyahati hiç beklenmedik bir sürpriz oldu! Beklentilerimi çok yüksek tuttuğumu zannederek yola çıksam da, her şey beklediğimden çok daha güzel geçti.

Kenya ile ilgili aklınızda bulunması gerekenler ve bizim seyahatimize ilişkin tüm bilgiler aşağıda 🙂

Kenya hakkında genel bilgi:

  • Afrika kıtasının doğusunda, ekvator üzerinde yer alıyor
  • 1963 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanmış
  • Başkenti ve en büyük şehri: Nairobi
  • Afrika’nın en eski yerleşim yerlerinden biri
  • Hayvan çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi
  • Safari için en çok tercih edilen Afrika ülkesi
  • Ülkenin adı Kenya Dağı’ndan geliyor
  • Resmi dil: Swahili
  • Para birimi: Kenya Şilini
  • Nüfus: yaklaşık 50 milyon kişi

Kenya’ya nasıl gidilir?

İstanbul’dan Nairobi’deki Jomo Kenyatta Uluslararası Havalimanı‘na direkt uçabiliyorsunuz. Uçuş yaklaşık 6-7 saat sürüyor. Biz Türk Hava Yolları ile uçtuk. Günde sadece bir uçuş olduğu için (şimdilik öyle en azından) saat seçme şansınız yok ve uçuş saati biraz kötü. İstanbul’dan akşam uçuyorsunuz ve Nairobi’ye sabah 4:30 gibi varıyorsunuz. Bizim uçağımız biraz rötar yaptığı için 5:00 civarı vardık.

Kenya’ya ne zaman gidilir?

Aslında Kenya için yüksek sezon Ocak-Mart arası ve Temmuz-Eylül arası. Mart sonundan itibaren, Nisan ve Mayıs ayları yağışlı dönem olduğu için bu aylarda Kenya’ya gitmemenizi tavsiye ederim.

Biz genellikle orta sezonda gitmeyi tercih ediyoruz çünkü doğa daha yeşil, dolayısıyla daha güzel, oluyor. Doğum zamanı olduğu için de bir sürü bebek hayvan görme şansı yakalayabiliyorsunuz. Ayrıca yüksek sezonlarda Kenya (özellikle de Masai Mara) çok kalabalık oluyor. Özellikle safarilerde bu kalabalık sizi çok etkileyebilir.

Diyelim ki bir leopar gördünüz (bize böyle oldu) ve etrafta sizin dışınızda bir sürü safari aracı var. O zaman hepiniz o leopara yaklaşamıyorsunuz. Bu leoparın rahatsız olmaması açısından çok iyi bir şey aslında ama sizin biraz uzakta beklemeniz gerekiyor, arkanızdan başka bir grup bekliyorsa leoparın yanında istediğiniz kadar kalamıyorsunuz.

Bu dönemlerde yağmur yağabiliyor tabi ama hava çok soğuk olmuyor, genellikle 20-25 derece civarı oluyor. Bizim seyahatimizde her akşamüstü çok yağmur yağdı mesela. Masai Mara’ya bu dönemlerde (biz Kasım ayında gittik) gitmeyi düşünürseniz aklınızda bulunması gereken en önemli şey, çok fazla böcek olması. Çok yağmurdan mı yoksa bizim kaldığımız otelden mi bilmiyorum ama Tanzanya’ya kıyasla çok daha fazla böcek gördük.

Biz nerelere gittik?

Hemingways Nairobi

Aslında ilk önce buraya gelmemizin sebebi Giraffe Manor’ın katı check-in politikası, check-in saati (11:00) gelmeden sizi otele almıyorlar.

Hemingways Nairobi’ye vardığımızda saat 5:40’tı. Aslında ilk gün Giraffe Manor’da kalacağımız için buraya kahvaltı yapmaya ve dinlenmeye geldik. Kahvaltımızı yaptıktan sonra oteli dolaştık. O kadar keyifli bir otel ki biz bayıldık!

Otelin içerisinde kocaman bir bahçe, harika ürünler satan bir butik ve bir spa var. Çalışanlar çok düzgün ve ilgili. Mesela biz babamın doğum gününü kutladık, her şeyi babama hiç çaktırmadan çok güzel bir şekilde ayarladılar.

Seyahatimizin son gününde uçağa gitmeden önce, geceyi geçirmek için, buraya geri döndük ve odalarını da çok beğendik. Nairobi’de kalmak gibi bir planınız varsa bir göz atın derim, gerçekten keyifli bir otel.

*Hemingways Nairobi ile ilgili detaylı bilgi için kendi sitesine göz atabilirsiniz.

Instagram: @hemingwayscollection

Giraffe Manor

Giraffe Manor tek kelimeyle harika bir yer! Hem otelin kendisi hem de zürafalar sizi sanki bir rüyanın içindeymiş gibi hissettiriyor. Burası Hemingways Nairobi’ye çok yakın olduğu için biz check-in saati gelir gelmez gittik. Odalar, otelin dekorasyonu, yemekler, çalışanlar ve en önemlisi zürafalar mükemmeldi!

Burası hakkında daha detaylı bilgi ve bizim deneyimimizi okumak için: Rüya Gibi Bir Otel: Giraffe Manor

*Giraffe Manor’ın kendi sitesine ise buradan ulaşabilirsiniz.

Instagram: @thesafaricollection

Sanctuary Olonana

Giraffe Manor’da rüya gibi bir zaman geçirdikten sonra Masai Mara’ya doğru yola çıktık. Nairobi’den pır pır uçakla Masai Mara’ya gitmek aslında çok da uzun değil ama yine (Tanzanya yazısında bahsetmiştim) birkaç durakta durduk. İndikten sonra, buradaki otelimiz Sanctuary Olonana’ya gittik.

Bu otel, Mara Nehri’nin kıyısında hipopotamların uğradığı bir yer. Bütün odalar ve lobi nehre bakıyor. Genellikle sabahları (5-6 civarında) hipopotam sesleriyle uyanabiliyorsunuz.

Odaların içi harika, zaten geçen sene otel yenilenmiş. O kadar modern ve güzel yapmışlar ki hayran kaldık. Sabahları safariden, döndüğümüzde de yağmurdan odamızdaki terasın keyfini istediğimiz kadar çıkaramadık ama oda gerçekten çok büyük ve rahattı. Tek problem, odaya çok fazla böcek girmesiydi.

Oteldeki yemekler de güzeldi. Babamın doğum gününü burada da kutladık fakat burası sürpriz konseptini pek başaramadı. Onun dışında otel çalışanları gayet düzgündü, burada geçirdiğimiz zamandan da çok keyif aldık.

Otelin spası henüz yenilenmemiş o yüzden masajın yapıldığı yer o kadar güzel değildi ama masöz harikaydı!

Burada gününüzü istediğiniz gibi planlayabiliyorsunuz. Her gün belli bir saatte kalkıp safariye gitmenize gerek yok. Dolayısıyla biz Tanzanya’ya kıyasla daha geç saatlerde safariye çıktık. Buranın bir dezavantajı (benim gibi hemen safarinin içinde olmak isteyenler için) Masai Mara National Reserve’e ulaşmak için yarım saat yol gitmek gerekmesi. Fakat safariler muazzam geçiyor.

Masai Mara’daki hayvan popülasyonu gerçekten çok yüksek ve safarilerde harika sahneler yakalıyorsunuz! Biz iki-üç günde çoğu kişinin yıllarca gidip göremediği şeyler görme fırsatı yakaladık. Hala inanamıyorum 🙂 Bu yüzden de safariyi ayrı bir yazıda anlatmaya karar verdim.

Burası hakkında daha fazla bilgi ve bizim deneyimimiz için: Sanctuary Olonana: Hipopotamlarla İç İçe Bir Otel

*Sanctuary Olonana’yla ilgili daha fazla detay için kendi sitesine bakabilirsiniz.

Instagram: @sactuaryretreats

Masai Köyü

Masai Mara’dayken bir Masai Köyü’ne gitmeden olmazdı. Masai kabilesini Masai Köyleri yazısında anlatmıştım.

Burada gittiğimiz köy Tanzanya’dakine kıyasla daha gelişmiş gözükse de yine kerpiç evlerde ve çok zor şartlarda yaşıyorlar.

Burada bizi karşılayıp Masailer hakkında birkaç bilgi verdikten sonra köyün erkekleri bizi danslarla karşıladılar. Masai erkekleri için zıplayabilmek çok önemli bir şey, bu yüzden karşılama sırasında ne kadar zıplayabildiklerini de gösterdiler. Köyün içerisinde ise bizi kadınlar ve çocuklar bekliyordu. Önce bir Masai evinin içini gezdik sonra da kadınlar dans ettiler ve şarkılarını söylediler.

Bu sefer hazırlıklı gittik ve köydeki çocuklara hediyeler götürdük. Hepsi sıraya girdiler, teker teker hediyelerini aldılar ve ailelerine gösterdiler. O kadar mutlu oldular ki!

Yağmurun aniden bastırmasıyla köyden gitmemiz gerekti. Normalde bütün bunlar bittikten sonra köyün kadınları tarafından yapılmış eşyalardan/takılardan alabilirdik ama hiç bakamadan otele geri döndük.

David Sheldrick Wildlife Trust (DSWT)

Bu seyahatin benim için en önemli yerlerinden bir tanesi David Sheldrick Wildlife Trust oldu! Burası aslında fil ve gergedanlar için bir yetimhane. Biz gittiğimizde 16 tane bebek fil ve 1 gergedan vardı. Hepsi Afrika’nın farklı yerlerinde annelerini kaybetmiş.

Buraya gelen her fil yaklaşık üç yıl boyunca özenle bakılıyor. Her ihtiyaçları karşılanıyor ve sosyalleşiyorlar. Ayrıca bulundukları yer o kadar temiz, o kadar düzenli ki! Üç yılın sonunda da doğaya geri bırakılıyorlar. Filler sosyal hayvanlar olduklarından doğaya bırakılan bebek filin bir gruba girebilmesi ve oradaki şartlara alışabilmesi yaklaşık beş yıl sürüyormuş. Onlar tam anlamıyla alışana kadar (hatta alıştıktan sonra da) DSWT’nin gözü üzerlerinde oluyor tabi.

Burası Daphne Sheldrick tarafından, kocası David Sheldrick adına kurulmuş. DSWT’ye geldiğinizde burada harcadığınız tüm para buradaki fillerin (ve gergedanın) bakımı için kullanılıyor. Ayrıca burada istediğiniz bir bebek fili evlat edinebiliyorsunuz. Sonrasında da evlat edindiğiniz fil hakkında sizi düzenli olarak bilgilendiriyorlar.

Günde 3 farklı saatte filler görülebiliyor. Saat 11:00-12:00 arasında herkese açık, filler beslenirken gidip görebiliyorsunuz. Saat 14:00-15:00 arasında özel randevu alırsanız girebiliyorsunuz ve fillerin arasına girip onları sevebiliyorsunuz (mükemmel bir şey yani!). Saat 17:00-18:00 arasında ise fil evlat edinenler gidebiliyor.

Burası hakkında daha fazla bilgi ve bizim deneyimimiz için: Sheldrick Wildlife Trust: Yetim Filleri Kurtarma Projesi

*DSWT’nin kendi sitesine buradan ulaşabilirsiniz.

Instagram: @sheldricktrust

İlginizi Çekebilir

7 Yorumlar

Münire 21/12/2019 - 21:11

Sevgili Smile’m’
Eline diline gözüne gönlüne sağlık👏👏😍😍

Cevapla
Münire 21/12/2019 - 21:16

En uzun geceyi değerlendiriyorum.
Şimdiye kadarki yazılarını okuyabilmemin tam sırası Sevgili Smile’m🌺😍

Cevapla

Bir Cevap Yazın