Ana sayfa SeyahatlerGezilecek Yerler Sheldrick Wildlife Trust: Yetim Filleri Kurtarma Projesi

Sheldrick Wildlife Trust: Yetim Filleri Kurtarma Projesi

yazan Melis Büyükerk

Afrika hayvanlar için bir cennet, ancak ne yazık ki orada da hayvanların en büyük düşmanı insanlar. Fil, gergedan gibi hayvanların ölüm sebepleri araştırıldığında en büyük etkenin insanlar olduğu görülüyor. Fildişi veya gergedan boynuzunun iddia edilen şifa verici etkilerinden dolayı çok büyük bir pazarı var. Afrika’da yoksulluk oranı da çok yüksek olunca, bunları çok yüksek fiyatlara satarak gelir elde etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bu muhteşem hayvanlar çoğu zaman vahşi bir şekilde öldürülüyor. Genellikle de arkalarında bebekleri kalıyor…

David Sheldrick Wildlife Trust (DSWT)

David Sheldrick Wildlife Trust, 1977’den beri doğal yaşamın korunması ve sürdürülebilir olması için çalışan bir kuruluş. DSWT, hayatını hayvanları ve doğayı korumaya adamış, Afrika’nın gelişimine tüm hayatı boyunca destek olmuş ve hatta Tsavo East National Park’ın koruyucusu olan David Sheldrick adına, eşi Daphne Sheldrick tarafından kurulmuş. Bu kuruluşun en bilinen projesi Orphanage Project. Bu projenin amacı yetim kalmış fil ve gergedanları kurtarıp, kendi başlarına doğada hayatta kalabilecek hale/olgunluğa geldikleri zaman da hayatlarını özgürce ve olması gerektiği gibi yaşayabilmeleri için doğaya geri bırakmak. Orphanage Project ile ilgili tüm detaylar için DSWT’nin websitesine buradan bakabilirsiniz.

Aslında DSWT’nin toplamda 12 farklı projesi var. Bu projelerden bazıları aşağıdaki gibi:

  • Yaralanmış veya hasta hayvanları iyileştirmeyi amaçlayan Veterinary Unit projesi
  • Su kaynaklarını korumayı hedefleyen Water for Wildlife projesi
  • Hayvanların yanıbaşındaki köylerin geliştirilmesi, orada yaşayanlara eğitim verilmesi gibi amaçlarla ortaya çıkmış Community Outreach projesi

Projelerin detayını merak ederseniz, hepsine buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca dilerseniz bu projelere destek de olabilirsiniz.

DSWT’nin instagram sayfasına ise, @sheldricktrust‘tan ulaşabilirsiniz.

Sheldrick Ailesi

David ve Daphne Sheldrick tüm hayatlarını Afrika’daki hayvanların korunmasına adamış bir çift. Aslında aralarında film gibi bir aşk hikayesi de var.

David çok yakışıklı bir adammış ve eşini gençken kaybetmiş. O zamandan beri de kimseyle evlenmemiş. Yanında çalışanlar, arkadaşları dahil olmak üzere, her kadın ondan çok etkileniyormuş. Daphne de David’in yanında çalışmaya başlamış. Çok genç yaşta evlenen ve bir kızı olan Daphne, David’i tanıdıkça ondan hoşlanmaya başlamış. Hatta kocasından boşanmış. Yaklaşık 6 sene boyunca birbirlerinden etkilenmeleri sonucunda David ve Daphne evlenmiş. Sonrasında çocukları olmuş. Toplamda 25 yıl boyunca birlikte çalışmışlar, birlikte safarilere gitmişler, Afrika’nın gelişimine katkıda bulunmuşlar ve binlerce hayvan kurtarmışlar.

David’in genç yaşta hayatını kaybetmesinin ardından Daphne, DSWT’yi onun anısına kurmuş. Bu kuruluş için her şey Kenya’da yapılmış. Yıllar boyu Sheldrick ailesinin yürüttüğü bu kuruluş, 2018 yılında Daphne’nin kanserden hayatını kaybetmesinin ardından kızları Angela’ya geçmiş.

Not:

Afrika’ya ve hayvanlara düşkünseniz Daphne Sheldrick’in An African Love Story adlı kitabını okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Daphne Sheldrick’in Afrika’da geçen çocukluğu, gençlik yılları, ailece yaşadıkları zorluklar, ilk eşiyle tanışması ve evlenmesi, sonrasında David ile tanışması ve David Sheldrick Wildlife Trust’ın kurulmasını o kadar güzel bir dille anlatıyor ki!

Çok keyifli bir haftasonu okuması olabilir bence 🙂

Yetim Filleri Kurtarma Projesi

DSWT’nin en bilinen projesi yukarıda da bahsettiğim gibi Orhanage Project. Dünya genelinde yetim filleri kurtarma projesi olarak bilinse de bu proje filler ve gergedanları korumak/kurtarmak için ortaya çıkmış. Aslında DSWT’de yetim kalmış ve yardım edebilecekleri her türlü hayvana destek olmaya çalışıyorlar.

Böyle bir yer olduğunu duyunca, Kenya’ya gittiğimizde buraya uğramayı ihmal etmedik tabi ki 🙂 Gözlemlerimiz ve deneyimlerimiz ise şu şekilde:

  • Oraya adımınızı attığınızda o kadar temiz bir ortam var ki gerçekten tüm hayvanlara iyi bakıldığını hissediyor ve görüyorsunuz. Daha önce dünyanın çeşitli ülkelerinde bu tarz hayvanların korunduğu yerlere gitmiş olsam da, böylesini görmemiştim.
  • Buraya anneleri doğal sebeplerden hayatını kaybetmiş ya da bir şekilde öldürülmüş bebek filler getiriliyor. Herhangi bir parkta (park dediğime bakmayın aslında safarilerin yapıldığı, doğal alanlardan bahsediyorum) böyle bir durumla karşılaşan yetkililer bu kuruluşu arayıp onlara haber veriyor.
  • Bebek fillerin tek başlarına hayatta kalmaları mümkün değil, özel bir bakıma ihtiyaç duyuyorlar. Hatta içtikleri sütün bile özel bir karışımı var. Bu karışımı Daphne Sheldrick bulmuş, yıllardır aynı formülü kullanıyorlar.
  • Bu şekilde buraya getirilen filler yaklaşık 3 yıl kadar burada yetiştiriliyor, bakılıyor ve sonrasında doğaya geri bırakılıyor. Çok istisnai bir durum olmadıkça, bu filleri ilk başta alındıkları yerlere bırakıyorlar.
  • Burada öğrendiklerimden beni en çok etkileyen şeylerden bir tanesi, bebek fillerin hepsinin (belli bir yaşa gelene/büyüklüğe ulaşana kadar) ayrı bir ahırının olması ve bu ahırlarda bakıcıların onlarla kalması. Bunun sebebi de fillerin çok sosyal hayvanlar olması. Her gece (akşam 5 sabah 6 arasında) bu bakıcılar onlarla birlikte aynı ahırın içinde kalıp onların üzerine battaniye örtüyor, onlarla konuşuyor, yalnız bırakmıyor. Bir yandan da bu bakıcılar, bebek filler bir süre sonra doğaya bırakıldıklarında bakıcılarının eksikliği yaşamasın ve tek bir kişiye alışmasın diye her gece dönüşümlü olarak başka bir ahırda kalıyor.
  • Büyüyüp artık böyle bir bakıma ihtiyacı kalmayan, doğaya geri dönebilecek olan filleri geri bıraktıklarında tekrar doğal hayata alışmaları yaklaşık 5 yıl sürüyormuş. Fakat, bu şekilde bakılmasalar hiç kurtulamayacakları için bu yine de en iyi şansları. Alışma sürelerinin 5 yıl sürmesinin sebebi ise yine fillerin sosyal ve grup halinde yaşayan hayvanlar olması.
Ahırların kapısında bebek fillerin isimleri ve doğum tarihleri yazıyor.
  • Buraya günde 3 giriş hakkı var. Birincisi saat 11:00-12:00 arasında herkese açık, diğeri özel 15:00-16:00 arasında, sonuncusu ise fil evlat edinmiş olanlar için 17:00-18:00 arasında. Onun dışında içeriye giremiyorsunuz.
  • Sadece 15:00’da giderseniz fillerin yanına girip, onlara dokunabiliyor, aralarında durabiliyorsunuz. Kesinlikle söylemeliyim ki bu benim için hayatım boyunca yaşadığım en inanılmaz tecrübelerden bir tanesiydi!
  • Oraya giderek fillere destek olmuş oluyorsunuz fakat bir (ya da birden fazla) fil evlat edinmek isterseniz detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
  • Ayrıca burası Natalie Portman, Scarlett Johannson, Kraliçe Elizabeth ve daha birçok tanınan isim tarafından çokça ziyaret edilmiş ve bağış yapılmış bir kuruluş. Neredeyse giden herkesin orada çalışan Edwin ile fotoğrafı var. Artık bizim de var tabi 🙂

Yetim Gergedan: Maxwell

Maxwell güneşlenirken (@sheldricktrust)

Biz gittiğimizde Maxwell ile de tanıştık, o yüzden kendisinden bahsetmeden bitirmek istemedim. Maxwell kör olduğu için annesi onu 3 aylıkken terk etmiş. Bunu anlayıp DSWT’ye haber vermişler, oradan da Maxwell’i Nairobi’ye getirmişler. Geldiğinde o kadar küçükmüş ki! Bir sürü ameliyatla deneseler de ne yazık ki gözlerini düzeltememişler. Bu yüzden de Maxwell’i doğada tek başına kurtulamayacağı için geri bırakamamışlar. O yüzden Maxwell yaklaşık olarak 13-14 yıldır onlarla yaşıyor. Orada bakıldığı için ömrü de doğada yaşayan gergedanlara göre daha uzun olacak, dolayısıyla keyfi yerinde 🙂

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın