Ana sayfa Seyahatler Serengeti

Serengeti

yazan Melis Büyükerk

Aslında bu seyahati planlarken beni en çok heyecanlandıran yer Ngorongoro Krateri‘ydi. Serengeti’yi de merak ediyordum tabi ama krater daha ilginç olacak gibi hissediyordum. Her ne kadar oradaki tüm deneyimim mükemmel olsa da, Serengeti başka bir dünya!

Ngorongoro’dan Serengeti’ye yolculuk

Ngorongoro’dan çıktıktan sonra (ki bu da sadece otelden çıkıp Milli Park‘ın kapısına gelene kadar yaklaşık 2 saatlik araba yolculuğu demek) Manyara‘ya döndük. Normalde pır pır uçakla Serengeti 30 dk olsa da, baştan söylenmeyen o kadar çok yere uğradık ki, varmamız aşağı yukarı 3 saat sürdü. Bu yüzden, vardığımızda çok yorulmuştuk.

Serengeti bitki örtüsü

Öncelikle söylemeliyim ki, bitki örtüsü Manyara ve Ngorongoro’dan çok farklı. Burası Afrika’yı hayal ettiğimde zihnimde canlanan yer adeta… Kısacası, Serengeti’de yemyeşil araziler, sarı sarı otlar, kayalıklar, yalnız başına duran ağaçlar ve daha da ilginci kayalıkların içinden çıkan ağaçlar bulabilirsiniz.

Nedense, Afrika’yı düşündüğümde benim aklıma izlediğim belgesellerden ziyade, Lion King çizgi filmi geliyor, burası tam da öyle bir yer. Dolayısıyla, rehberimiz (buradaki rehberimiz Godson) filmde Simba’yı tüm hayvanlara takdim ettikleri pride rock‘ı gösterince çok mutlu oldum.

Buradaki ağaç popülasyonunu etkileyen en önemli faktör filler, çünkü yürürken veya kaşınırken ağaçları kırıyorlarmış. Fakat ilginç olan, ağaçlar eğer köklerinden ayrılmadan kırıldıysa, bir şekilde yamuk yumuk da olsa büyümeye devam ediyorlarmış. O yüzden çok farklı gözüken ağaçlarla karşılaşmak mümkün. Ağaç popülasyonu filler yüzünden azaldıkça, çimenlik alanlar artıyormuş. Bu da impala ve zebra gibi çimenle beslenen hayvanlar için daha fazla yemek anlamına geliyor.

Serengeti’deki otelimiz: Sayari Camp

Burası tam bir cennet! Hem insanları, hem çadırları, hem dekorasyon, hem hizmet… Her açıdan unutulmazdı gerçekten. Odaların içi çok zevkli döşenmiş. Çalışanların hepsi inanılmaz tatlı. Akşam yemeklerini diğer otel misafirleri ve bazı çalışanlarla birlikte yiyorsunuz. Bu sayede, gün içerisinde sizin göremediğiniz veya deneyimleyemediğiniz şeyleri başkalarından dinliyorsunuz ve çok keyifli zaman geçiriyorsunuz. Ayrıca, orada bulunan hayvanlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Bizim kaldığımız bu kamp, National Geographic fotoğrafçılarının da uğrak noktası. Serengeti’ye geldikleri zaman hep bu kampta kalıyorlarmış. Zaten, otelin içerisinde National Geographic fotoğrafçılarının burada kaldıkları zaman çekmiş oldukları fotoğraflar yer alıyor. Safariye çıktığınızda benzer fotoğraflar çekebilmenin verdiği mutluluk da bir ayrı oluyor tabi 🙂

Unutulmaz bir deneyim: Serengeti’de Safari

Serengeti’de safari keyfi bir başka gerçekten. Zaten uçaktan indiğiniz andan itibaren (ki bazen uçak pistine hayvanlar geldiği için uçaklar inemiyormuş, onları kovalarken havada tur atması gerekiyormuş) hayvanlarla karşılaşıyorsunuz. Mesela, biz hemen zürafalarla karşılaştık!

Bir başka önemli nokta da, otelden çıktığınız anda safari başlaması! Mesela otelin kapısından çıkar çıkmaz bir aslanla karşılaşabilirsiniz. Serengeti’de her bir köşeden daha önce görmediğiniz bir hayvan çıkabiliyor, ayrıca Ngorongoro’ya kıyasla bütün hayvanlara çok daha fazla yaklaşabiliyorsunuz.

En önemlisi, aynı gün içinde hem leopar hem aslan hem de çita görmek gibi bir şansınız oluyor. Böyle etkileyici bir şey olamaz!

Safaride hayvanları bulmak için iz sürmeyi bilmeniz gerekiyor. Dolayısıyla, Godson bize hangi izin hangi hayvana ait olduğunu, üzerinin ne kadar kapandığına göre oradan ne kadar süre önce geçtiğini anlamayı öğretti. Yani, ikinci günümüzden itibaren pati izine bakarak o izin aslan, sırtlan, çita veya leopardan hangisine ait olduğunu ayırt edebiliyorduk! Fakat, ne kadar zaman önce geçtiği konusunda pek profesyonel olamadık ne yazık ki…

Burada hayvanlarla ilgili öğrendiğimiz birkaç bilgi de şu şekilde:

  • Hipopotamlar hem karada hem suda çok hızlı oldukları için çok tehlikeliler. Ayrıca, bir insanı tek hamlede ikiye ayıracak güçtelermiş.
  • Yarasa kulaklı tilkiler, kocaman kulaklarıyla çok iyi duymalarının yanı sıra, zararlı termit (beyaz karınca) yedikleri için, bu karıncaların popülasyon kontrolünde çok önemli rol oynarlarmış.
  • Bufalolar sürü halinde dolaşırlar ve birbirlerini kollarlar. Ancak, yaşlandıkları zaman sürüye yük olmamak için ayrılıp kalan yaşamlarını tek başlarına sürdürürlermiş.
  • Termitler (beyaz karıncalar) yıllar boyu kocaman kocaman yuvalar yapıyorlarmış. Artık o yuvayı kullanmadıkları zaman da, yaban domuzu gibi hayvanlar buraları yuva olarak kullanmaya başlıyormuş (o kadar büyük yani!).
  • Beyaz karıncaların en büyük düşmanı siyah karıncalar. Ayrıca, siyah karıncaların 10 tanesi elinizi paralize etmek için yeterliymiş!
  • Erkek Agama kertenkelesi dişileri etkilemek için mavi ve kırmızı renge bürünürmüş. Fakat yırtıcıların dikkatini çok çektiği için, dişileri etkiledikten sonra eski renklerine geri dönerlermiş. Renklerinden dolayı onlara örümcek adam diyorlar 🙂
  • Serengeti’de mükemmel kuşlar var ve her yerdeler…
  • Rock hyrax diye bir canlı varmış ve kendisi dünyanın en şirin hayvanlarından bir tanesi!
    (Türkçesi de Güney Afrika Damanıymış)

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın