Ana sayfa İyi Yaşam Şefkatimden Kendime de Ayırdım!

Şefkatimden Kendime de Ayırdım!

yazan Tutku Uyarağalar

Bu yazı, dokunduğu her hayatı güzelleştirdiği gibi benim hayatımı da güzelleştiren canım dostum Coco’cuğuma ithaf edilmiştir…

Şefkat nedir? Anlayış mı? Empati mi? Merhamet mi? Çevremizdekilere şefkat gösterirken neden bunu yapıyoruz? Bu bize nasıl hissettiriyor? Şefkatimizi yönelttiğimiz insanlara nasıl geliyor? Faydalı mı? Yoksa saçma mı? Şefkat ile alakalı sayfalarca yazabiliriz, örneklendirebiliriz, en son ne zaman başkalarına şefkatli yaklaştığımızı hatırlamaya çalışabiliriz. Peki ya kendimize? En son ne zaman kendimize gerçekten şefkat dolu yaklaştık? İhtiyaçlarımızın, içinde bulunduğumuz durumda hissettiklerimizin farkında olduk? 

Öz şefkatli olmak, şefkat sınırlarımıza kendimizi de dahil ederek bu kavramı doldurmak, kulağa uygulanması çok kolay gibi gelen ama bir o kadar da farkındalık gerektiren bir durum. Baktığımızda kendimize şefkatli ve anlayışlı olmamız çok kolay gibi gözükse de bunu başarmak bazen zor olabiliyor. 

Beynimizin içinden yükselen bazı seslerimiz var. Bize bazen başarısız olduğumuzu, yetersiz olduğumuzu, beceriksiz, sevilmez hatta belki saçmalıyor olduğumuzu söylüyorlar. Bizi en acımasızca yine kendimiz eleştirmeye meylediyoruz. Peki, eğer en yakın arkadaşımız yanımıza gelse ve bize problemini/hatasını/duygularını anlatsa ona da kendimize olduğumuz gibi acımasız ve eleştirel olabilir miyiz? Yoksa onu dinler ve ihtiyaçlarını görmeye çalışır devamında da şefkatli bir biçimde mi yaklaşırız? Sanırım ikinci seçenek daha olası. Peki, bu şefkati neden kendimize göstermiyoruz?

Jack Kornfield’ın çok güzel bir sözü var; “Şefkatiniz kendinizi kapsamıyorsa, tamamlanmamış demektir.” Bazen şunu fark etmek gerekiyor; Nasılım? Neye ihtiyacım var?  Kendime çok yükleniyor olabilir miyim? Bunları sorgulamak bizler için birçok yeni kapı açıyor aslında. Evet, hepimiz çevremize şefkatimizi dağıtabiliyoruz, onlara karşı bu kaynağımızı akıtıp ihtiyaçlarını dinliyoruz. En önemli kısmı da belki burada atlıyoruz. Bunu kendimize karşı yapmamız da gerekiyor. Kendimizi baskı altına sokmadan, ihtiyaçlarımızı fark edip, kendimize şefkatli bir şekilde yaklaşmamız gerekiyor belki de.

Bu şefkati bulmak, yönlendirmek, kabul etmek hemen olamayabilir. Bu süreçte aslında sabır göstererek bile kendimize şefkat duyuyoruz belki de. Belki de “Evet hemen olmadı ama demek ki zamana ihtiyacın var.” cümlesinin eyleme dökülmüş hali sabretmek. 

Çok güzel bir söz var bu yazıya eklemek istediğim;

Hold yourself as a mother holds her beloved child.

Buddha

Bana bu deyiş hep öz şefkatin görselleştirilmiş hali gibi geliyor. Bir anne kucağında yavrusunu taşıyor onu sarmalamış ve çocuk ağlasa da, bağırsa da, hatalar da yapsa, öfkeli de olsa anne çocuğu sarıyor, sımsıkı ve boğucu bir sarma değil bu, hatta bence çocuğa tüm saydıklarımı yapması için de alan tanıyan bir sarma, sarmalama hali. Çocuk hep güvende hissediyor çünkü şefkatli bir annenin kucağında. Onun ihtiyaçlarını gören, duyan, anlamasa da anlamak için çaba sarf eden bir annenin. 

Tam da bu noktada kendimizi bu anne gibi düşünebiliriz belki de. Bu annenin şefkatini ve o şefkatin sonsuzluğunu kendimize gösterdiğimizi varsayalım. Sizce de bu anlayışı, bu şefkati hak etmiyor musunuz? 

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın