Ana sayfa Kültür - Sanat Oscar’ın Yabancıları İstanbul’da!

Oscar’ın Yabancıları İstanbul’da!

yazan Tutku Uyarağalar

Bu sene 92.si düzenlecek Oscar Ödül Töreni’nin heyecanı adaylar açıklandığı andan itibaren başladı. Törene az bir zaman kalmışken, yıllardır sayısız güzel filmin yarıştığı, fakat çoğu zaman gözden kaçırılan bir kategoriye değinmemek biraz haksızlık olur.

Özellikle, yolculuğuna “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisi olarak başlayan, bu sene ismi “En İyi Uluslararası Film” olarak değişen kategoride görülmeye değer birçok etkileyici yapım var. Bu senenin adaylarından Parazit’in usta yönetmeni Bong Joon Ho’nun da dediği gibi artık dil ve altyazılar uluslararası başarı için bir engel değil.

İstanbul Modern Sinema’ da “Oscar’ın Yabancıları” etkinliği kapsamında 30 Ocak’a kadar sürecek güzel bir film gösterimi serisi bizleri bekliyor. Kısa listeye kalmayı başarmış 14 yapımı bu gösterim kapsamında İstanbul Modern’de izleyebilmek mümkün. Filmlerin gösterimleriyle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz bu filmlere bir göz atalım;

BOYALI KUŞ (THE PAINTED BIRD)

Jerzy Kosiński’nin aynı adlı romanından uyarlanmış film bir Çekya yapımı. İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, tek başına kalmış bir Yahudi çocuğun Doğu Avrupa köylerine yaptığı yolculuğu, burada karşılaştığı insalık dışı olayları ve yaşam mücadelesi bizlere muazzam bir siyah beyaz sinematografi ile sunuluyor.

MONOS

2019’da Sundance’de Dünya Sineması Drama Jüri Özel Ödülü ve San Sebastián En İyi Film ödüllerine layık görülen yönetmenin bu üçüncü filminde, Amerikalı bir kadını rehin tutmak ve bir ineği canları pahasına korumakla görevlendirilen bir grup ergen yaşta askerin pusuya düşürülüp birbirlerine olan güvenlerini sorguladıkları bir yapıt izliyoruz.

PARAZİT (GISAENGCHUNG), 2019

Usta yönetmen Bong Joon-ho imzalı Parazit, Cannes’da Altın Palmiye’yi kazandıktan sonra yılın en çok konuşulan filmlerinden biri oldu. Rutubetli bir bodrum katında zor şartlarda yaşayan fakir Kim ailesi ile refah içinde lüks bir evde yaşamını sürdüren zengin Park ailesinin etkileşimi üzerinden sınıflararası farklılıklara odaklanıyor. Kim ailesinin hayatı, oğulları Ki-woo’ya gelen bir iş teklifiyle değişir. Park ailesinin kızlarına İngilizce dersi verecek olan Ki-woo, çeşitli dalaverelerle tüm aile fertlerinin de Park’ların yanında işe alınmasını sağlar. Fakat her iki ailenin de hayatları beklediklerinin aksi yönünde gelişecektir. Parazit, 72. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye, 77. Altın Küre’de ise Yabancı Dilde En İyi Film ödüllerini aldı.

ACI VE ZAFER (DOLOR Y GLORIA), 2019

Salvador Mallo, orta yaşlarında ve eski enerjisini, gençliğinde hayata karşı iştahını artık kaybetmiş bir yönetmendir ve bu depresif halden çıkmak için yeniden sinemaya geri dönmeye ihtiyacı olduğunu içten içe bilir. Bir zamanlar çektiği filminin sinematekte yeniden gösterileceğini öğrenen Salvador, sinema tutkusunun başladığı yıllardan bugüne, çocukluğunu, annesiyle olan ilişkisini, eski dostluklarını ve aşklarını hatırladığı zihinsel bir yolculuğa çıkar. Geçmişini düşünürken, şimdiki zamanda karşılaştığı kişi ve durumlar da kendisini yeniden bulmasına yardımcı olacaktır.

BAL ÜLKESİ (HONEYLAND)

Hatice Muratova, yaşlı annesiyle beraber terk edilmiş, elektriği olmayan bir dağ köyünde yaşayan ve arıcılıkla geçinen bir kadın. Arıların ürettiği balın yarısını satıp kalan yarısını yine arılara bırakan, ve sürdürülebilirliği bu şekilde sağlayan Hatice’nin düzeni, başka bir ailenin köye gelip yerleşmesiyle bozulmaya başlar. Gerek doğanın ritmine gerekse de Hatice’nin süregelen yaşam alanına saygı göstermekten çok uzak olan bu gürültücü aile ile Hatice’nin doğaya ve yaşama yaklaşımı arasında ortaya çıkan tezat, maddi kazanç için doğayı tahrip etmekten kaçınmayan kapitalist düzenin mikro ölçekli bir tezahürüne dönüşür.

GÖRÜNMEZ YAŞAM (A VIDA INVISÍVEL)

Brezilya’nın kendine has sinemasıyla tanınan yönetmeni Karim Aïnouz, izleyiciyi bu kez 1950’ler Rio de Janeirosu’na götürüyor. Maço bir babanın iki kızı Eurídice ve Guida, hayallerinin peşinden giderek evden ayrılma hayalleri kurarlar. Eurídice, piyanist olmak için Viyana’ya gitmek ister, küçük kız kardeşi Guida ise gerçek aşkı bulmak… Bir gece sevgilisiyle dışarı çıkmak için evden gizlice ayrılan Guida, bu genç adamla birlikte Yunanistan’a gidip evleneceğini bir mektupla ailesine açıklar. Evine döndüğündeyse, artık sevgilisi yoktur ama karnında bir bebeği vardır. Katılığından asla vazgeçmeyen babası, kızını evine kabul etmemekle kalmaz, kızkardeşinin yeriyle ilgili de yalan söyler. 

VE SONRA DANS ETTİK (AND THEN WE DANCED)

Bu yıl İsveç’in Oscar adayı olarak seçilen Ve Sonra Dans Ettik, Gürcistan kökenli yönetmen Levan Akin’ın Tiblis’te 2013’te gerçekleşen Onur Yürüyüşü’nde meydana gelen saldırılardan esinlenmesiyle ortaya çıkmış bir yapım. Profesyonel dansçı Merab, ailesindeki diğer birçok kişi gibi geleneksel Gürcü halk dansı yapmaktadır. Merab, kendisini her fırsatta zorlayan ve sert eleştirilerini hiç sakınmayan hocasıyla yılmadan çalışır ve sürekli daha iyi olmak için uğraşır. Genç adamın hayatı, bir gün çıkagelen Irakli ile tamamen değişecektir. Başta Irakli’yi sıkı bir rakip olarak görse de zamanla bu karizmatik adama gönlünü kaptırır. Akin, “Köklerine ve kültürüne sevgiyle bağlı kalırken, normların dışına çıkmanın bir tezat yaratmadığını anlatmak istedim” diyor. 

ISLIKÇILAR (LA GOMERA)

Romen yeni dalgasının gözlemci gerçekçilikle kara mizah karışımı filmleriyle tanınan yönetmenlerinden Corneliu Porumboiu, Romanya’nın Oscar adayı seçilen son filminde hareketli bir polisiyeye imza atıyor. İkili oynayan polis memuru Cristi, mafya babası Zsolt’u hapisten kaçırıp çalınan paraların yerini bulmak için Kanarya Adaları’na gönderilir. Burada olan biteni kimsenin takip edememesi için yöreye özgü ıslık dilini öğrenmesi istenmiştir. Cristi’yi bu göreve gitmeye ikna edense filmin femme fatale karakteri, karşı konulamaz Gilda’dır. Porumboiu’nun ilk filminden beri karşımıza çıkan temalar; dilin ortaya çıkardıkları ve gizledikleri, baskıcı Ceaușescu rejimi ve sadakat gibi konulara olan merakı, farklı açılardan da olsa, bu filminde de kendini gösteriyor.

SEFİLLER (LES MISÉRABLES)

Fransa’nın bu yılki Oscar adayı, adını Victor Hugo’nun klasik romanı Sefiller’den alıyor. Romanın kırık toplum düzenindeki devrim ve isyan temasını günümüzün Paris banliyösüne uyarlayarak bir suç ve vicdan hikâyesi anlatan Ladj Ly, üç polis memurunun suç oranlarının yüksekliğiyle bilinen Les Bosquets mahallesindeki devriyesini takip ediyor. Ekip lideri Chris ve Afrika kökenli partneri Gwada, aralarına yeni katılan Stephan ile beraber bu olaylı mahallede devriyeye çıktıkları ilk günde, çingenelerin sirkinden bir yavru aslan çalındığını öğrenirler. Mahallede çatışmaya meyilli gruplar arasındaki tansiyonun yükselmesini önlemek için harekete geçen ekip, yavruyu çalan çocuğu bulsa da, sergiledikleri agresif tavırlar nedeniyle işlerin daha da sarpa sarmasına sebep olurlar.

OYUNBOZAN (SYSTEMSPRENGER)

Benni, dokuz yaşında yırtıcı bir kız çocuğu. Benni’den başka iki küçük çocuğu daha olan annesi, bu problemli kıza bakacak gücü kendinde bulamayınca onu koruyucu aile sistemine teslim eder. Gittiği her yerde öfke nöbetleri, şiddetli duygu patlamaları yaşayan bu kızla, iyi niyetlerine rağmen kimse başa çıkamaz. Asıl uzmanlığı ergenlerle çalışmak olan Micha, Benni için en iyi çarenin onu doğayla buluşturmak olduğuna inanır.

BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN)

Elia Suleiman’ın uzun bir aradan sonra çektiği son filmi, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı ve Özel Mansiyon Ödülüne layık görüldü. Bir nevi alter egosu olarak tasarladığı başkarakteri ES’i kendisinin canlandırdığı film, bir yönetmenin projesine fon aramak için çıktığı yolculukta yeni bir vatan arayışını konu ediniyor. Anavatanı Filistin’in Nazareth kentinden yola çıkan ES’in ilk durağı Paris’te buluştuğu yapımcı, film projesini  “yeterince Filistinli” bulmadığı için reddeder. New York’ta ise bindiği taksinin şoförü, arabasında gerçek bir Filistinli taşıdığı için aşırı heyecanlıdır. Nereye giderse gitsin, ES’in anavatanı Filistin peşini bırakmayacak, kendisini absürt durumların içinde bulacaktır.

DOMATESLER WAGNER’LE TANIŞINCA (WHEN TOMATOES MET WAGNER)

Otuz üç kişinin yaşadığı ve herkesin organik tarımla uğraştığı küçük bir Yunan köyündeyiz. Üretim ve paketleme operasyonunun başındaki Alecco ile komşusu Christos’u domates tarlasının ortasına dev hoparlörler taşırken görüyoruz. Aralarında klasik müziğin mi yoksa geleneksel Yunan müziğinin mi mahsüle daha iyi geleceğini tartışan iki adam, sonunda her ikisini de denemeye karar veriyorlar. Hikâyeler anlatmaktan keyif alan Alecco, mütevazi tesislerden dünyanın dört bir yanına ithal ettikleri domates pürelerinin paketlenmesi sırasında, kullandıkları 500 yıllık tohumların tarihçesini keyifle yanındakilerle paylaşıyor.

KIŞKIRTMA (YAMİM NORAİM)

İlk uzun metrajı Son Konser (A Late Quartet) filmiyle başarılı bir çıkış yapan Yaron Zilberman, bu kez gerçek bir olayı perdeye taşıyor. 1995’te dönemin İsrail başbakanı İzak Rabin suikastini işleyen Yemenli hukuk öğrencisi Yigal Amir’i cinayet işleme noktasına getiren süreci takip ediyoruz. Orta Doğu’nun kaderini değiştiren bu suikaste giden yolda, Yigal Amir’in cinayet ve öç almanın haklı gerekçeleri olabileceği konusunda ortodoks hahamlar tarafından nasıl dolaylı yollardan kışkırtıldığına tanık oluyoruz.

SEVGİLİ OĞLUM (DEAR SON)

Tunuslu yönetmen Mohammed Ben Attia, ikinci uzun metrajında duygu yüklü bir baba-oğul hikâyesine odaklanıyor. Riadh ve Nazlı çifti, 19 yaşındaki tek oğulları Sami için her şeyi yapmaya hazır bir çifttir. Sık sık baş ağrısıyla mücadele eden Sami’nin gerekli tıbbi yardımı alabilmesi için, içinde bulundukları ekonomik darboğaza rağmen var güçleriyle uğraşırlar. Ancak Sami aniden ortadan kaybolur. Oğullarının Suriye’de cihatçı bir örgüte katıldığını öğrendiklerinde yıkılırlar. Babası, tüm imkânlarını seferber etmek pahasına da olsa Sami’yi bulmak ümidiyle yollara düşer. Ben Attia, Sevgili Oğlum’da, örgüte katılmak için evinden ayrılan Sami’den ziyade, geride kalanların yaşadıkları kayıp ve bu kaybın hayatlarına ve ilişkilerine olan etkisine odaklanıyor. 

Fotoğraflar:

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın