Ana sayfa Kültür - Sanat Merhaba Tiyatro!

Merhaba Tiyatro!

yazan Derin Tekin

Günümüz pandemi koşullarında kültür-sanatın her dalı binbir çeşit zorluğa göğüs germek zorunda kaldı. Bu koşullardan en çok etkilenen ise tiyatro oldu ancak hayatta kalmak için var güçleriyle savaşıyorlar. Bu direnişte de karşımızda farklı mesajlarla yer alıyorlar: DOT sahnesini Kemerburgaz Kent Ormanı’na taşıdı (DOT Ormanda), Kumbaracı50 yardım kampanyası başlattı,  #hiçbirsahnekapanmasın ile tiyatrolara genel bir yardım çağrısında bulunuldu.

Evlerimizde geçirdiğimiz (sizi bilmem ama ben hala evimdeyim :)) bunca zamandır belki de sanata erişim hiç bu kadar kolay olmadı. Ücretlisinden ücretsizine, yerelden uluslararası yapımlara, teknolojinin faydalarını kullanarak dijital dünyada varlık gösteren onlarca konseri, tiyatroyu ve filmi izleme şansına eriştik. Elbette bunun için etkinliklere destek veren markalara ve sponsorlara da teşekkür etmek gerekir. En büyük teşekkürü ise bu etkinliklerin gerçekleşmesine önayak olan beyinlere.

Bizim gibi siz de tiyatroseverlerdenseniz ve henüz duymadıysanız, sizlere bir sürprizimiz var. 24. İstanbul Tiyatro Festivali başladı! Festival hem salonlarda hem de dijital ortamda gerçekleşiyor. Tüm programa ulaşmak isteyenler buraya, sadece dijital oyunları incelemek isteyenler de buraya tıklayabilir.

Festival programından bizi en heyecanlandıran etkinlikleri de sizler için derledik!

Ben “Sevgili Milena”

16 Kasım, 17 Kasım – DasDas & 20 Kasım, 21 Kasım – Fişekhane Ana Sahne

Franz Kafka’nın Milena Jesenská’ya, iki seneye yayılan mektuplaşmaları boyunca yazdığı; aşk, özlem ve kavuşamamanın verdiği çaresizlikle dolu satırları dünya edebiyat tarihinin kıymetli parçalarından. Peki, tüm dünyanın ismini “Kafka’nın aşık olduğu kadın” olarak ezberlediği, gazeteci, çevirmen, yazar ve bunlar yanı sıra Nazilere karşı inatçı bir direnişçi olan Milena’nın hiç okuyamadığımız satırları? Ben “Sevgili Milena”, bu aşkın günümüze ulaşmamış “eksik parçaları”nı hayal ederek ikili arasındaki mektuplaşmaları kurguluyor.

* Meltem Cumbul Studio

Dumrul ile Azrail

19 Kasım, 20 Kasım – Zorlu PSM Drama Sahnesi

2000 yılında ilk kez sahnelenen Dumrul ile Azrail yeni oyuncuları ve yeni sahneleme anlayışıyla; bellek, anlatı, yaşam, ölüm ve aşk tanımlarının izlerini sürecek. İnsanoğlunun var olma arzusunu dünyayı yok edercesine gösterdiği, ölüm ve de yaşam karşısında takındığı hoyrat tavrı, oyunun güncel karakterini güçlendiren gerçeklikler olarak karşımızda yerini alıyor. Murathan Mungan’ın hikâyesinden Mustafa Avkıran’ın oyunlaştırdığı oyun, Dede Korkut’un Deli Dumrul’unu kaynak alıyor. Eski ve yeni hikâye anlatıcılarını bir araya getiren Dumrul ile Azrail; sesin, sözün, ışığın, hareketin ve bedenin dramaturjisiyle çok bilindik bir hikâyeyi ilk defa duyuyormuşçasına 20 yıl sonra yeniden kuruyor.

* Yazan: Murathan Mungan

Manhattan’ın İyi Tanrısı

1 Aralık – Moda Sahnesi

“Faşizm iki insan arasındaki ilişkide başlar” diyen, yaşadığı çağla ve dille bir hesaplaşma içinde olan Avusturyalı yazar ve şair Ingeborg Bachmann’ın radyo tiyatrosu olarak yazdığı Manhattan’ın İyi Tanrısı sahne eseri olarak festivalde. Oyun 1957’nin Manhattan’ında geçse de metropol yaşamına ve modern insan ilişkilerine bakışıyla güncelliğini kaybetmiyor. Tiyatro Motus’un günümüze uyarladığı oyun, kurduğu gerçeküstü evren içinde; aşkın ne olduğunu, ne olabileceğini ve ne olamadığını sorguluyor. Seyirci, “İyi Tanrı’nın eliyle işlenen cinayeti ve âşıkların akıbetini”, bugünün metropol kişilerini anımsatan karakterler aracılığıyla takip edecek. Sözcükleri, süreğen anlamının ötesine taşıyarak kullanan Bachmann; bu kez bir kadın, bir erkek, bir Tanrı ve onun emrindeki “sincaplar” aracılığıyla iki insan arasındaki kararsız, belirsiz, güvensiz ve sınırları karmakarışık ilişkiye yoğunlaşıyor.

Dopo La Battaglia

Dijital gösterim – 1 Aralık’a kadar

Tarafsız bir manzara… Pippo Delbono’nun bu çalışmasını izlerken, kendimizi geleceğe dair bir yolculuğun başlangıcında, bir dizi karenin eşiğinde, gerçeği geri çekmeden bize gösteren bir dramaturjinin gövdesinde bulacağız. Dopo La Battaglia (Savaştan Sonra), ortaya çıkardığı boşluktan geçen sürekli bir akışla varoluşsal karanlığımızın kapılarını ardına kadar açan bir kompozisyon… Oyunda müziğin ve dansın ritmi aracılığıyla, sözlerde ve şiirsel dizelerde dil ve duygu arasındaki uyumu bularak, geleceğe inanca dönüşen mevcut acıya tanık oluyoruz. Oyuncular seyircilerini, fiziksel ve zihinsel bir gri bölgeye, hayal dünyamızın bir kavşak noktasına, gerçek dünyamızın figürlerinin akıp gittiği, esir, kör insanın sefaletinin ve ahlaksızlıklarının yer aldığı bir kavşak noktasına çağırıyor.

Lear Mutfakta

Dijital gösterim – 1 Aralık’a kadar

İhanet, bir dizi yanlış anlaşılma, çokça entrika, gözle görülür bir iktidar hırsı, dökülen bolca kan ve mutsuz son… İçinde kendi komedisini de barındıran bir Shakespeare trajedisi, Kral Lear. Bu klasik eser bir mutfak tezgâhında; mutfak malzemeleri eşliğinde sahnelense ortaya nasıl bir oyun ve yemek çıkar? Obje tiyatrosu ve hikâye anlatıcılığını daha önce Macbeth Mutfakta adlı oyunlarında harmanlayıp, oyunu bir yemeğe dönüştüren Kadro Pa bu kez “ihanet soslu bir trajedi yemeği” pişirecek. Kral Lear ve dostları adım adım kaçınılmaz acı sona yürürken, tezgâhtaki malzemeler de oyun sonunda bir “yas yemeği”ne dönüşecek.

Eften Püften Şeyler

Dijital gösterim – 1 Aralık’a kadar

Tıpkı “yeni roman” akımı yazarlarının dili kullanış biçiminde olduğu gibi, Sarraute’un radyo için yazdığı bu oyunun iki erkek oyuncusu arasında da asıl mesele; dilin, sözcüklerin, söylenenin ve söylenmeyenin ardındaki anlamlarda… İki çok eski ve yakın arkadaş, eften püften şeylerden yola çıkarak dostluklarına dair ciddi bir hesaplaşmaya girişiyor. Seyirciyle oyunları podcast formatında buluşturan yeni oluşum, kulak tiyatrosu Podacto’dan; dilin ilişkilerimizdeki ve hayatımızdaki yerine ve ikili ilişkilere sızan, görülmeyen ancak sezilen yargılara dair bir oyun.

* Ses tiyatrosudur.

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın