Ana sayfa Kültür - Sanat Günümüzün Ritüelleri

Günümüzün Ritüelleri

yazan Derin Tekin

Ritüel. Bu kelimenin anlamını hiç düşündünüz mü? Ritüel kelimesi söylenince aklınıza gelen ilk tanımlamalar neler oluyor? Belki “toplu olarak gerçekleştirilen, dini, kutsal, resmi”, belki de “seremoni, gelenek, ayin”.

Peki bu kelimelerle tanımlanan her şey ritüel midir?

Ritüellerin en önemli özelliği, bir dizi aksiyon ile beraber gerçekleşiyor olmasıdır. Bu aksiyonlar, belirli bir düzende ve çevrede bulunan herkesin katılımıyla gerçekleşir. Bir “lider” önderliğinde veya bir öncünün yönlendirmesiyle düzenlenir. Ritüele dahil olanlar kendilerini tamamen ritüele adar, o anı her hücresinde hissederek yaşar. Elbette ritüellerin olmazsa olmazı olan ses/melodi/müzik bu hareketlere eşlik eder.

Baraka filmini izlediniz mi? 1992 yapımı Baraka, insan yaşamından ve inançlarından sahneleri kayıt altına alan, koleksiyon niteliğinde çekilmiş bir belgesel. Filmin ilk dakikaları izleyicileri yerli bir halkın ritüeli ile karşılar. Bir liderin çıkardığı seslerin yönlendirmesiyle her birey aynı şekilde sallanmaya ve hareket etmeye başlar.

Performans sanatlarının ilk örneklerine rastladığımız ritüeller, seslerin çevresinde gerçekleşir. Ses, ritüellerdeki düzeni ve uyumu oluşturan, hareketlerin zamanlamasını belirleyen ve en önemlisi bireylerin kendinden geçmesini ve bütünün parçası olmasını sağlayan etkendir. İster anlamsız kelimelerle, ister melodilerle, ister cümlelerle olsun, sesin içindeki tonlamalar ve tekrarlar hikaye anlatıcısı görevi görür ve ritüellerin ayrılmaz parçalarıdır.

Ritüel kelimesi genellikle geçmişi hatırlatır; kabileleri, ilk ve orta çağları veya eski medeniyetleri. Oysa geçmişte yaşanması, her zaman bir gereklilik değil. Günümüzde de çeşitli alanlarda görebiliriz. Ritüeller ilkel değildir, dinamik ve zamana adapte olabilen, birçok insanın kişiliğini ve/veya sosyal varlığını şekillendiren performanslardır. Onları bulmak için toplumsal ve bedensel aktivitelere göz çevirebiliriz.

Yeni Zelandalıların kültürel sembollerinden olan haka dansı örneğini verebiliriz. Savaş dansı olarak da bilinen bu dans, bir güç gösterisidir ve rakibi korkutmak için performe edilen bir ritüeldir. Aynı zamanda, futbol tribünlerindeki atmosferi de ritüel olarak değerlendirebiliriz. Tek vücut olarak hisseden, yaşayan ve tek bir ağızdan marşlar söyleyen yüzlerce insanı gözünüzün önüne getirin.

Peki ya konserler?

Müzik ve dans gibi katılım ile etkileşime geçen eylemler de ritüelleri oluşturur. Yine yüzlerce insan düşünün. Bu sefer tüm bu insanların aynı şarkıyı aynı anda söylediğini, sahnedeki grubun yönlendirmesiyle belirli bir davranışta bulunduklarını hayal edin. Tüm o insanlar, o belirli andaki heyecanı ve coşkuyu paylaşıyor.

Bir grubun ve çevrenin parçası olması ritüeli ortaya çıkarır. Konserler, bu bütünü oluşturur. Nasıl ki Bohemian Rhapsody şarkısı çaldığında herkes eşlik ediyorsa, konserde tek vücut olarak hareket ediliyorsa, turneye çıkan bir grubu hayranları şehir şehir takip ediyorsa, davranışlarımıza yansıyan ve kendimizi bir bütünün parçası olarak hissettiren her türlü sosyal organizasyon tipini günümüzün ritüelleri olarak değerlendirebiliriz. Konserlerin ve canlı performansların hikaye anlatıcılığı ile yeni anlayışlara ve yeni temsillere ulaşabilir, konserlerin bütünlükçü bir iletişim aracına dönüştüğüne şahit olabiliriz.

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın