Ana sayfa Kültür - Sanat Ne İzlesek? – Öneri Listesi #4

Ne İzlesek? – Öneri Listesi #4

yazan Derin Tekin

Ekranların karşısında hızlı tüketime geçilmesi ile dizi ve film yapımcıları adeta toplumdan gelen talepleri karşılamakta zorlanmaya başladıkları bir duruma geldiler. Bir damla nefes almak için sahilin yolunu tutanlar ise kendilerini sahil hattında kurulan dizi/film setlerinin içinde yürürken buldular. Öbür taraftan, sektör çalışanları ise yasak zamanlarını fırsat bilen yapım şirketlerinin özel izinleri vasıtasıyla hiç bitmeyen ve sürekli hızlanan bir çalışma temposunu içinde buldular kendilerini. Netflix, MUBI, Blu TV gibi platformların yanı sıra; Youtube, Gain Medya, Exxen gibi farklı içerik mecralarının da yeni birer oyuncu olarak hayatımıza girmesiyle dijital içerik sektörünün katlanarak büyümesi ve çeşitlenmesi devam ediyor.

Son zamanlarda en çok sorulan sorulardan birisi belki de, “bana güzel bir dizi/film söylesene?”. Sürekli ekranlar başında olmanın en kötü yanı da bu olsa gerek. Yine de, bazen öyle bir film veya dizi izleriz ki, aklımızı başımızdan alır ve “nasıl daha önce hiç duymamışım, izlememişim” diye hayıflanırız.

Bu ortamdan yola çıkarak, sizler için çok bilinmeyen ama bize göre şu ana kadar yapılmış en iyi ve kaliteli dizilerin listesini derledik. Diziler çok göz önünde olmamalarına rağmen, tanıdık yüzlerle karşılaşacağınıza eminiz 🙂

Aksiyon (heyecanlı ve merak uyandıranlar)

Banshee

Eski bir mahkum, küçük bir kasaba olan Banshee’ye gelir. Girdiği barda çıkan bir kavga sonucu, kasabada yeni işe başlayacak olan şerif vurularak ölür. Çalan telefonunu açmasıyla, eski mahkum, yeni şerifin kimliğine bürünür ve yarım kalan işlerini tamamlamak üzere harekete geçer. Suç çeteleri, Kızılderililer ve amişlerin bulunduğu çok-kültürlü kasabada gizli kimlikler, aşk üçgenleri, geçmişin izleri derken adrenalin hiç düşmüyor.

Diziye Ulrich Thomsen eşlik ediyor.

Preacher

Preacher ile ilgili bilmeniz gereken ilk şey, dizinin bir çizgiroman serisinden yapılmış olduğudur, izlerken sakın aklınızdan çıkarmayın. Abartılar, kahramanlıklar, doğaüstü güçler, araba yolculukları, kötü karakterler…

Birbiri içine örülmüş, tek nefeste izlenecek bir dizi.

Eski sevgilisi ve en yakın arkadaşlarından biri haline gelen bir vampir ile beraber Tanrı’yı arama yolculuğuna çıkan bir vaiz,  sahip olduğu doğaüstü güçle iyi ve kötü olma hallerinin çok ince bir çizgi olduğunu fark eder.

Bilimkurgu (zamanın ve mekanın alternatif dünyasına hoş geldiniz)

Fringe

Olivia Dunham, sevgilisi olduğu ortağını gizemli bir şekilde kaybeden bir F.B.I. ajanıdır. Bu durumla baş etmeye çalışırken; sıkça yaşanmaya başlanan açıklanamayan olayların davalarına bakmaya başlar ve akıl sağlığı yerinde olmayan bir bilim insanı ve ona yardımcı olan oğlu ile çalışmak zorunda bırakılır.

Çoğunlukla “X-Files” ile karşılaştırılan Fringe, izleyicilerini fizik, kuantum ve paralel dünyaların teorilerine, bu teorilerin kurgusal gerçekliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

The Affair dizisiyle tekrardan gündeme taşınan Joshua Jackson başrolü paylaşıyor.

The Man In The High Castle

II. Dünya Savaşı’nı Nazi Almanyası ve Japon İmparatorluğu kazansaydı, dünya nasıl bir yer olurdu? Totaliter rejimlerin dispotik Amerikan dünyasında geçen bu bilimkurgu dizisi, gerçeklik ile hayal arasındaki ince çizgiyi sorgularken, bir yandan empati, merhamet, çaresizlik, acımasızlık, nefret gibi birbirine zıt hisleri de iç içe geçiriyor. Gizemli bir filmin ortaya çıkışı ise dünyayı değiştirmek için bir umut haline geliyor.

Rufus Sewell dizide başrolü paylaşıyor.

Drama (başlayıp bırakamayacağınız, hayatı ve değer yargılarını sorgulayan diziler)

Dirty Sexy Money

Bir avukat ve aile babası olan Nick George (Peter Krause), gizemli bir şekilde ölen babasının işini devralır ve New York’nun en varlıklı ailesi olan Darling’lerin aile avkatlığını yapmaya başlar. Komik olduğu kadar kendisini akıl almaz durumlara sürükleyen aile fertleri, her çıkmaza girdiklerinde Nick George’a dayanırlar. Kendi ailesine vakit ayırmakta zorlanmaya başlayan Nick, Darling’lerin problemleri ile değer yargılarını da sorgulamaya başlar. Başrolde Peter Krause’e Donald Sutherland eşlik ediyor.

Rectify

18 yaşında hapse girseniz ve yaklaşık 20 sene sonra hayata geri adım atsanız hayatınız nasıl olurdu? Küçük bir kasabada yaşayan Daniel Holden için pek kolay bir geçiş değil. Ailesi dahil, kasaba sakinlerinin bir kısmı yargılandığı suçu işlediğine, bir kısmı da işlemediğine inanırken, gençliğinin başlarında hayattan kopması ile kişiliği gelişemeyen ve sosyal yetileri oldukça ilkel kalan Daniel sosyal yargılar içinde yeni bir hayat kurmaya çalışır ancak geçmişi hep onu takip eder.

Six Feet Under  

Cenaze evi işlene bir ailenin ve yakın çevresinin hayatına yakından bakan bu dizi, insan ilişkilerini ve içselliği odak noktası olarak alıyor. Hastalıklar, evlilikler, aldatmalar ve hayatın dönüm noktaları ekseninde kendi hayatınızdan da örnekler göreceğiniz bu dizi, başrol oyuncularından Peter Krause ile Emmy ve Altın Küre gibi birçok ödüle aday gösterildi.

Gençlik/Yaşam (gününüze eşlik edecek dizi arayışında olanları buraya alalım!)

Freaks and Geeks

James Franco’nun kamera karşısına geçtiği ilk çekimlerden biri. Her Amerikan lisesinde sosyal kodlara göre belirlenmiş guruplar vardır. Popüler çocuklar, punk’lar, inekler ve diğerleri. Matematikte yıldız olan başarılı bir kız, isyankar bir gruba katılırsa ne olur?

Seth Roger’ın da rol aldığı dizi, tüm zamanların en iyi dizilerini sıralayan birçok listede yer alıyor.

Girls

New York’ta yaşayan 4 yakın kız arkadaşın hayat dramalarına, birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerine, ekonomik kaygılarına ve önceliklerine odaklanan dizi Lena Dunham imzası taşıyor. Çıplaklığın ve cinselliğin alışılmadık bir şekilde ele alınmasıyla yayın hayatı boyunca film/dizi eleştirmenlerinin kaleminden düşmedi. İki Altın Küre ödülü bulunan dizinin başrol oyuncularından birisi de Adam Driver.

My So-Called Life

Pennysilvania’da kugusal bir kasabada geçen dizi, ana karakterlerin sosyal çevrelerini ve duygusal yolculuklarını konu alıyor. Altın Küre kazanan dizi, aynı zamanda oyunculardan biri olan Jared Leto’nun da film sektöründeki kariyerini şekillendirmesiyle tanınıyor.

Suburgatory

Babası ile şehir hayatından kırsal bir kasabaya taşınmak zorunda kalan Tessa, komşularının ve kasabanın korkutucu mükemmellikteki hayatlarına dahil oldukça Araf’a geldiğini düşünmeye başlar.

Dizi ismini kırsal (suburb) ve Araf (Purgatory) kelimelerinin birleşiminden alıyor.

Gerilim/Doğaüstü (karanlığın içinde, keşfedilmeyi bekleyen gerçekler)

Outcast

Karısını ve kızını incittiğine inanıldığı için toplumdan dışlanmış olan Kyle Barnes, küçüklüğünden beri kendini doğaüstü ele geçirilmelerin merkezinde buluyor. Dizi, Kyle’ın bu durumun nedenini sorgulamaya ve araştırmaya başlamasıyla açılıyor. Karanlık bir dünyası olan bu dizinin de çizgi romandan uyarlama olduğunu belirtelim.

Penny Dreadful

Ortaçağ korku hikayelerinin tamamına verilen isimdir Penny Dreadful. Vampirler, kurtadamlar, cadılar, Frankenstein, Dorian Grey gibi birçok hikayeyi barındırır.

Bu dizi de bu hikayeler ekseninde hayat bulan Vanessa Ives karakteri ile hayat buluyor. Vanessa’yı ise Eva Green canlandırıyor. Karanlık ve kışkırtıcı atmosferi ile dizi, medyum Vanessa ile başrol paylaştığı üç ortağının Viktorya dönemi  (1800’ler) Londra’sını doğaüstü tehlikelerden koruma çabalarını konu alıyor.

Dizinin yaratıcısı John Logan, “Vanessa’nın yeteri kadar acı çektiğini ve artık huzur bulmasını istediğini” açıklayarak üçüncü sezonunda diziyi sonlandırıyor.

Taboo

Tom Hardy’nin başrolde olduğunu söyleyerek başlamamız, çoğu kişinin ilgisini çekecektir 🙂

12 yıldır Afrika’da olan bir maceraperest olan James Keziah Delaney, 1812 Savaşı sırasında Londra’ya döner ve babasından kalan gemi taşımacılığı işini devralır. 19.yüzyılın karanlık dünyasına odaklanırken dizi, dönemin yozlaşmış politikasını ve iş dünyasını, çetelerini, işçi sınıfın sefaletini ve zenginler ile işçi sınıf arasındaki istihdam farkının nasıl giderek açıldığını gözler önüne seriyor. Dizinin birkaç sahnesinde Delaney’nin büyü benzeri, Afrika’da öğrendiği ritüelleriden gerçekleştirdiğine şahit oluyoruz. Bu ritüelin ne olduğu, 2021’de gelecek ikinci sezonun merakla beklenen konularından birisi.

Gizem/Suç (kim-kiminle-nerde-ne zaman?)

The Killing

Seattle’da bir cinayet dedektifi olan Sarah Linden’ın ve yeni ortağı Stephen Holder’ın davalarına odaklanıyoruz. Sarah, kişisel ve aile hayatı ile iş hayatı arasındaki dengeyi sağlamakta zorlanırken; Stephen ise bağımlılık ile mücadele ediyor.Birlikte çalışmak zorunda olan bu iki dedektifin hem kişisel hayatlarına hem de birbirleriyle olan ilişkiye kapı aralayan dizi, dedektiflerin tayin edildiği davalar ile izleyenleri içine sürükleyen bir girdaba dönüşüyor. Sürekli yağmurlu ve kasvetli atmosferiyle dizi, öngörülemeyen kurgusuyla her bölümünde yeni bir gelişmeye tanıklık ediyor ve tahminlerinizi sürekli değiştiriyor. Tek kelimeyle mükemmel bir kurguya sahip.

Dizinin orijinali Danimarka yapımıdır (bknz. Forbrydelsen). Tercih edenler orijinal versiyonuna da göz atabilir.

Komedi (cüretkar, acımasız ve benzersiz karakterler)

Don’t Trust The B*tch In Apartment 23

New York’ta yaşayan bir parti kızı olan Cloe ve saf bir kasaba kızı olan yeni ev arkadaşı June. İki zıt kutup aynı evde yaşarsa sizce neler olur?

Jessica Jones ve Breaking Bad dizileri ile bildiğimiz Krysten Ritter’ı bir de Cloe olarak tanıyın.

Fleabag

Özgür ruhlu ve aktif cinsel hayatı ile hayata olan kızgınlığı ve kafa karışıklığı ile baş etmeye çalışan genç bir kadını Londra yaşamında kendi hayatını çizmeye çalışırken izliyoruz. Bir karakterin yanı sıra dizi esnasında izleyicisine dönüp anlatımlarda, içsel monologlarda ve yorumlamalarda bulunması, diziyi zenginleştiren ve karakterle empati kurmamızı sağlayan en önemli özellik. Aldığı iki Altın Küre ödülü ile kurgu ve oyunculuk bakımından harika bir dizi olduğunu kanıtlıyor. Kara-komedi sevenlerin kesinlikle göz atması gereken bir dizi.

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın