Ana sayfa SeyahatlerGezilecek Yerler Bran Kalesi: Dracula’nın Transilvanya’daki Kalesi

Bran Kalesi: Dracula’nın Transilvanya’daki Kalesi

yazan Melis Büyükerk

Romanya deyince birçok kişinin aklına Bram Stoker’ın romanındaki Kont Dracula geliyor. Birçok yerde olduğu gibi burası da Dracula ile özdeşleştirilmiş. Bran Kalesi, Vlad Tepeş bir dönem burada kaldığı için Dracula’nın Kalesi olarak da biliniyor. Bu kale, Romanya’da gördüğüm yerler arasında en beğendiklerim arasında diyebilirim.

Dracula’nın hikayesi ilginizi çekiyorsa, Dracula Hakkında Bilmedikleriniz yazısına mutlaka göz atın!

Öncelikle işin içinde Dracula olunca, insan daha kasvetli, karanlık bir yer bekliyor. Fakat, Bran Kalesi bunun aksine aydınlık, iç açıcı bir yer. Tabii karanlıkta veya sisli bir havada nasıl olur bilemiyorum (çok korkunç olduğuna dair söylentiler var) 🙂

Kalenin tarihi

Aslında kalenin önemi, sadece Dracula’nın kalesi olmaktan çok daha fazla.

Bran Kalesi, altı yüzyıla yayılan bir tarihe sahip. Bir uçurumun üzerinde yer alması ile Karpat Dağlarının en önemli geçitlerinden biri olan Bran-Rucar geçidinde olması, kalenin konumunu çok stratejik bir hale getiriyor. Bir yandan ticaret yolları bir yandan da askeri istilalar ve Braşov şehrinin korunması için çok önemli bir noktada yer alıyor.

Burası ilk olarak 13. yüzyılda, Titan Şövalyeleri tarafından ahşap olarak inşa edilmiş. Kalenin dış görünümü, yıllar içerisinde, hizmet ettiği amaç ile bağlantılı olarak değiştirilmiş. Mesela şu an gittiğinizde gördüğünüz yapı, bir yüzyıl sonra bu hale gelmiş. 17. yüzyılda ise, kalenin güney ve doğu taraflarındaki kuleler inşa edilmiş. Kırmızı çinilerle kaplı çatı ise 19. yüzyılda yapılmış.

Kalenin 1211-2009 yılları arasındaki tarihine dair daha detaylı bilgi için Bran Kalesi’nin websitesine buradan ulaşabilirsiniz.

Kalenin içi

Kalenin içini gezmek çok keyifli. Dar dar merdivenlerden geçiyorsunuz, harika manzaralarla karşılaşıyorsunuz… Tabii Dracula’nın kalesi olmasının etkilerini de içeriye girince görüyorsunuz. Bence tüm detayları harika bir şekilde sunuyorlar.

Kaledeki 57 odanın çoğu, Kraliçe Marie tarafından dekore edilmiş. Braşov şehri, Transilvanya ile Romanya Krallığı’nın birliğine verdiği desteğinden dolayı Bran Kalesi’ni 1920 yılında kraliçeye hediye etmiş. Sonrasında da kraliyet ailesi burada yaşamaya başlamış. İkinci Dünya Savaşı sırasında da Kraliçe Marie’nin kızı, Prenses Ileana, kale içerisinde bir hastane işletmiş. Günümüzde Bran Kalesi, dört kata yayılmış bir müze olarak mobilya, kostüm, silah ve zırh koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor.

Dracula ve Bran Kalesi

Bran yakınlarındaki köylerde, steregoi (strigoi’nin bir türü) adı verilerin kötü ruhların var olduğuna inanılıyormuş. Bu ruhların gündüzleri normal yaşayan ancak geceleri uykularında ruhları bedenlerini terk eden ve köydeki insanlara eziyet edenlere yani strigoilere ait olduğu düşünülüyormuş . Strigoiler gece yarısı avlanıyor ve bu tür güçleri o saatlerde artıyormuş. Sabahın ilk saatleriyle birlikte de güçleri azalıyormuş.

Tahmin edersiniz, Dracula karakteri de bu yerel mitlerden esinlenerek ortaya çıkmış.

Bu arada, Dracula karakterinin esinlenildiği Vlad Tepeş’in gerçekten de Bran Kalesi ile ilişkisi var. Mesela, Braşov’un kendi kurallarına uymayan Alman tüccarlarının cezalandırılmasına ilişkin birkaç kampanyada yer almış.

Ayrıca, Vlad Tepeş’in başkenti olan Targovişte’den Eflak’a en yakın nokta olan Bran geçidinde Transilvanya’ya giren tüccarlardan vergi toplanıyormuş. Bran’da yaşayan soyluların Vlad Tepeş ile pek iyi ilişkiler içinde olmadığı zaten biliniyor. Bu sebeple Vlad Tepeş, Bran Kalesi’ni kuşattı mı bilinmiyor. Fakat, 1462’de Macar Kralı Matei Corvin, Vlad Tepeş’i Podul Dambovitei yakınlarında yakaladıktan sonra, Bran Kalesi’nde 2 ay tutsak etmiş.

Dracula’nın hikayesi ve efsaneler çok ilginç olsa da, bunların sadece hikaye olduğunu unutmamak lazım. Dracula’nın kalesi olmasıyla çok daha ünlü olduğu doğru, ama Bran Kalesi sadece bununla anılmaktan daha fazlasını hak ediyor bence 🙂

İlginizi Çekebilir

Bir Cevap Yazın